Haftaya Dair Hukuki Gelişmeler

  1. Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”) tarafından hazırlanan, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (“Yönetmelik”), 10 Mart 2022 tarihli ve 31774 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yönetmelik’le birlikte elektrik üretimi, ısıtma ve soğutma işlemlerinin eşzamanlı olarak birlikte yapıldığı enerji üretim tesisleri trijenasyon olarak tanımlanmıştır.

Yönetmelik uyarınca, üretim tesisinin yanı sıra elektrik depolama ünitesi de kurulmak istenirse, söz konusu elektrik depolama ünitesinin gerekli teknik kriterlere uygunluğu hakkında TEİAŞ’tan konuyla ilgili görüş alınacaktır.

Buna ek olarak, üretim tesisine ilişkin ön proje veya kat’i projelerde onay alınması zorunluluğu getirilmiştir.

Yine, mevcut tedarik lisansına müstakil elektrik depolama tesisi eklenmesi kapsamında yapılan lisans tadil başvurularında depolama tesisinin gerekli teknik kriterlere uygunluğu hakkında TEİAŞ’tan görüş alınması gerekmektedir.

Değişiklikle birlikte, lisans sahibi tüzel kişinin iflasının veya icra takibi sonucu üretim tesisinin satışının kesinleşmiş olduğunun tespiti veya tüzel kişinin kendi talebiyle lisansını kaybettiği hallerde Kurul kararının alınması gerekmektedir.

Buna ek olarak, rüzgâr enerjisine dayalı üretim lisansı sahibi tüzel kişiler; kriz, gerginlik ve harp durumlarında Milli Savunma Bakanlığı ve/veya İçişleri Bakanlığı ve/veya MİT Başkanlığı tarafından talep edildiğinde; Milli Savunma Bakanlığı ve/veya İçişleri Bakanlığı ve/veya MİT Başkanlığının sorumluluğunda işletilen sistemler ile Haberleşme, Seyrüsefer ve Radar Sistemlerine etkisi olduğu tespit edilen rüzgâr türbinlerine ilişkin talep edilen tedbirleri yerine getirmek ile yükümlüdür.  

Kabulü yapılarak işletmeye geçen biyokütleye dayalı elektrik üretim tesislerine ilişkin lisans sahibi tüzel kişiler, 10/9/2014 tarihli ve 29115 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından alınması gereken belgeyi kabul tarihinden itibaren yirmi dört (24) ay içerisinde Kuruma sunmak ile yükümlüdür.  

Üretim lisans sahipleri, lisans verilmesine esas olan gerekli izin, onay, ruhsat ve benzerlerinin geri alınması, kaldırılması, sonlandırılması, yürütmesinin durdurulması veya iptal edilmesi durumlarını en geç bir (1) ay içerisinde Kurum’a bildirmek zorundadır.

Yönetmelik uyarınca, dağıtım şirketlerinde istihdam edilen kişiler, elektrik piyasası ile ilgili hizmet veren başkaca şirketlerde eş zamanlı olarak görev alamayacaklardır.

Yönetmelik’le yapılan eklemeler doğrultusunda imza yetkisini haiz olan yöneticilerin farklı kişilerden oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, tedarik şirketlerinde istihdam edilen kişilerin, elektrik piyasası ile ilgili hizmet veren başkaca şirketlerde eş zamanlı olarak görev alamayacakları ve tedarik şirketlerinin kendilerine ait ayrı bir internet sitesi kurma ve işletme zorunluluğu bulunduğu düzenlenmiştir.

İzin verildiği tarihten itibaren altı (6) aydan az olmamak üzere Kurul tarafından belirlenen süre içerisinde, birleşme veya bölünme işlemi tamamlanmadığı takdirde, verilen izin geçersiz olacaktır. Bu durumda, Kurul kararı ile yeniden izin almaksızın birleşme ve bölünme işlemlerine devam olunamayacaktır.

Bahsi geçen Yönetmelik’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

 

  1. Nükleer Düzenleme Kanunu: Nükleer Zararlara İlişkin Sorumluluk Düzenlemeleri

5 Mart 2022’de kabul edilen, 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu (“Kanun”), 8 Mart 2022 tarihli ve 31772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanun, barışçıl kullanım ilkesi esas alınarak, nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi sırasında çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin iyonlaştırıcı radyasyonun olası zararlı etkilerinden korunmasına yönelik uygulanması gereken ilke ve esaslar ile tarafların sorumluluklarını, bu faaliyetler üzerinde düzenleyici kontrol yetkisini haiz Nükleer Düzenleme Kurumunun (“Kurum”) yetki ve sorumluluklarını ve nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer zararlar hakkındaki hukuki sorumluluğu belirlemektedir.

Nükleer enerji ve radyasyon faaliyetleri ve bunlara ilişkin kişiler, tesisler, cihazlar ve maddeler bakımından Kurumun yürüttüğü düzenleme, değerlendirme, yetkilendirme ve denetleme faaliyetleri ile yaptırımların uygulanması düzenleyici kontrol kapsamında yürütülecektir.

Kanun uyarınca, nükleer enerji ve nükleer maddelerle ilgili herhangi bir faaliyeti yürütecek gerçek veya tüzel kişiler, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu nükleer güvence ile ilgili uluslararası anlaşma ve sözleşmelere uymakla yükümlü olacaktır.

Nükleer faaliyetler yürütmek isteyen gerçek veya tüzel kişiler Kuruma başvuruda bulunacaklardır. Kurum, güvenlik ve emniyetle ilgili ilkeleri esas alarak; bildirim veya yetkilendirme gerektiren faaliyetleri belirleyecektir. Yetkilendirilen tüzel kişiler için, verilen yetkinin koşulları çerçevesinde, her türlü sorumluluk kendilerinde olacaktır. Bir başka deyişle, sorumluluk yetkilendirilen kişiye ait olacaktır.

Nükleer zararlara ilişkin hukuki sorumluluk hususunda;

  • Nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer zararlar hakkında bu Kanun’da hüküm bulunmayan hâllerde Paris Sözleşmesi hükümleri uygulanacaktır.
  • İşleten, nükleer zararlardan ve tazminatların ödenmesinden, nükleer hadisenin meydana gelmesinde kendisinin, personelinin ve tesisle ilgili teknoloji, mal ve hizmet sağlayanların herhangi bir kusurunun olup olmadığına bakılmaksızın sorumlu olacaktır. Ancak, işleten, doğrudan bir silahlı çatışma, hasmane hareketler, iç savaş ya da ayaklanmadan dolayı meydana gelen bir nükleer hadiseden kaynaklanan nükleer zarardan sorumlu olmayacaktır.
  • İşleten, bir nükleer hadisenin neden olduğu nükleer zararların tazminine ilişkin olarak sadece Paris Sözleşmesi ve Kanun’un Nükleer Zararlara İlişkin Hukuki Sorumluluk Bölümü hükümleri kapsamında sorumlu olacaktır.
  • İşletenler, her bir nükleer tesis veya taşıma faaliyeti için kanunda belirlenen üst sınırlar tutarında ve Kurum tarafından belirlenen zamanda ve şartlara uygun sigorta yaptırmak veya başkaca bir teminat göstermek zorunda olacaklardır.
  • İşletenin Nükleer Zararlara İlişkin Hukuki Sorumluluk Bölümünde belirlenen yükümlülüklerine sigorta sağlanabilmesi amacıyla bir nükleer sigorta havuzu kurulacaktır. Ayrıca, nükleer zarar gören kişiler zararlarının tazminini bu havuzdan da talep edebileceklerdir.

Kanun metninin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

  1. Kentsel Dönüşüm Uygulamalarında Şikâyetlerin İncelenmemesi Nedeniyle Etkili Başvuru Hakkı ve Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesine İlişkin AYM Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 10 Şubat 20222 tarihli, 2018/1567 Başvuru Numaralı Kararı (“Karar”) 9 Mart 2022 tarihli ve 31773 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi bu Kararında Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bu hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir

Başvurucuların taşınmazlarının bulunduğu bina riskli yapı olarak tespit edilmiş ve yıktırılmıştır. Taşınmaz üzerindeki kat mülkiyeti, yıkım işleminden sonra müşterek mülkiyete dönüştürülmüştür. Paydaşlarca yapılan toplantıda, yıktırılan apartmanın yenilenmesini öngören kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ve projenin kabulüne ye bağımsız bölümlerin paylaşımına karar verilmiştir. Yeni paylaşıma göre başvuruculara kot seviyesinde iki daire verilmiştir. Başvurucular bu toplantıya katılmış ise de bu karara iştirak etmemiştir.

Bunun üzerine diğer paydaşlar, başvurucuların hisselerinin resen satılması için İdareye müracaat etmiştir. İdare, başvurucuların hisselerinin açık artırmayla satılmasını kararlaştırmıştır. Başvurucular satış işleminin durdurulması için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştur.

  • Satış işlemini tedbiren durduran Asliye Hukuk Mahkemesi Davalıların talebi ve teminat yatırılması sonucunda satış işlemlerinin devamına karar vermiştir. Yapılan ihale neticesinde başvurucuların hisseleri satılmış ve satış bedeli başvuruculara ödenmiştir.
  • Başvurucuların hisselerinin satılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtıkları dava İdare Mahkemesince, Malikler Kurulu tarafından alınan karara iştirak etmeyen başvurucuların hisselerinin satılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
  • Başvurucuların ihalenin ve hisseler için İdarece yapılan değer takdirinin iptali istemiyle açtıkları davada İdare Mahkemesi hisse değerinin tespitine ilişkin işlem bakımından davanın görev yönünden reddine, ihale işlemi yönünden ise davanın esastan reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; ihalenin dayanağı olan satış kararına karşı açılan davanın reddedildiği, bu nedenle ihale işleminde de hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
  • AYM’nin Mülkiyet Hakkı İhlali Kapsamında Değerlendirmesi

Malikler Kurulunun üçte iki çoğunluğunun taşınmazın yeni paylaşım şekline ilişkin kararına rıza göstermeyen paydaşların paylarının satılması yolunda düzenleme yapılması kamu makamlarının takdir yetkisinde olsa da bu durum, paydaşların yeterli bir müzakere sonucu bir karara varmış olması, bu kararın azınlıkta kalan paydaşların menfaatlerini açık bir biçimde zedelememesi gerekir.

  • Azınlıkta kalan paydaşların, kendi çıkarlarına açıkça aykırı olan, taşınmazın eski durumuna kıyasla açık dengesizlikler içeren bir projeyi kabul etmeye zorlayan karara iştirak etmemiş olmaları hisselerin satışı gibi ağır bir müdahaleyi haklılaştırmamaktadır.  Yeni paylaşım şeklinin dengeli ve adil olup olmadığı incelenmeden satış kararının hukukiliği yönünden yapılacak bir denetimin gerçek manada yargısal bir denetim olduğundan söz edilemez. Aksi takdirde idare mahkemesi salt şeklî bir denetim yapmış olur. Dolayısıyla Bölge İdare Mahkemesinin başvurucuların taşınmazın yeni paylaşım şekline yönelik itirazlarını inceleme dışı bırakan yaklaşımı Anayasa'nın 35. maddesinin devlete yüklediği gerekliliklere uygun bir denetim yapılmaması sonucunu doğurmuştur.
  • İdare Mahkemesinin yeni paylaşım şeklinin adil ve dengeli olup olmadığı yolunda -gerekirse bilirkişi görüşünü alarak- bir inceleme yapmadan salt şeklî denetimle yetinmesi başvurucuların hisselerinin satışının son çare olduğunun gösterilememesi neticesini doğurmuştur.
  • İhalenin koşullarından biri de satışa çıkarılacak hisselerin değerinin İdarece usulüne uygun olarak tespit edilmiş olmasıdır. Hisselerin değerinin tespitindeki usulsüzlükler de ihale işleminin hukukiliğini etkilemektedir. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin ihale işleminin hukukiliğinin denetimini satış kararının hukuka uygunluğunun incelenmesine indirgeyen yorumu yargısal denetimi etkili olmaktan çıkarmıştır.

Tüm bu hususlar gözetildiğinde ihalenin iptali istemiyle açılan davanın en önemli meselesi olan hisselerin değerinin usulüne uygun olarak tespit edilip edilmediği sorunu çözüme kavuşturulmadan, başvurucuların değer takdirine ve satış bedeline yönelik itirazları incelenmeden karara bağlanmasıhisselerinin iradeleri dışında satılması suretiyle;

Mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle başvuruculara yüklenen külfetin dengelenmesi amacıyla getirilen güvencelerin somut olayda sağlanmaması sonucunu doğurmuştur. Aynı zamanda başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

  • AYM‘nin Etkili Başvuru Hakkının İhlali Kapsamında Değerlendirmesi

Asliye Hukuk Mahkemesi ihtiyati tedbirin mahiyetini değiştirirken binanın yıkılmış olması olgusuna dayanmıştır. ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihte de bina zaten yıkılmış hâldedir. Binanın yıkılmış olması başvurucuların hissesinin 6306 sayılı Kanun kapsamında İdarece satılması riskini ortadan kaldırmamaktadır. Asliye Hukuk Mahkemesinin Malikler Kurulu kararının uygulanmasının durdurulması yönündeki tedbire karar verirken gözettiği koşullar değişmemiştir.

Başvurucuların binanın yıkılmasına yönelik bir şikâyetleri bulunmamaktadır. Başvurucular, paylaşım yönteminin hakkaniyetli olmadığını belirtmişlerdir. Taşınmazın yeni paylaşım yönteminin hakkaniyetli olup olmadığı, üzerindeki binanın yıkılmasından bağımsız bir meseledir. Bu sebeple Asliye Hukuk Mahkemesinin Malikler Kurulu kararının hukukiliğini etkilemeyen binanın yıkılmış olması olgusuna dayalı olarak ihtiyati tedbirin gerekli bir tedbir olmaktan çıktığını ve davalılardan teminat istenmesinin yeterli olacağını kabul etmesinin somut olayın koşulları çerçevesinde makul bir yorum olmadığı değerlendirilmiştir.

Sonuç olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin Malikler Kurulu kararının uygulanmasının durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir kararını kaldırması sebebiyle başvurucular mülkiyet haklarını yitirmeden önce Malikler Kurulu kararının hukukiliğine ilişkin şikâyetlerini denetlettirme imkânından mahrum kalmıştır. Böylece, teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen bir hukuksal mekanizma Asliye Hukuk Mahkemesinin bu uygulaması sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

AYM Kararının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

4.Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumu’ndan “Alerjen Ürünlerin Ruhsatlandırılmasına İlişkin Kılavuz”

Bilindiği üzere, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“Kurum”) tarafından hazırlanan, Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği (“Yönetmelik”), 11.12.2021 tarihli ve 31686 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlamıştır.

Yönetmelik'in amacı, beşeri tıbbi ürünlerin kalitesini ve güvenliği sağlamak üzere yapılacak olan ruhsatlandırma işlemlerinde, uygulanacak usul ve esasları belirlemektir.

Çıkarılan bu Yönetmelik kapsamında yer alan alerjen ürünlerin ruhsat başvurularını değerlendirme ve alerjen ürünleri ruhsatlandırma koşullarına ilişkin özel birtakım gereklilikler öngörülmüş ve “Alerjen Ürünlerin Ruhsatlandırılmasına İlişkin Kılavuz” (“Kılavuz”) 09.03.2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Yayınlanan Kılavuz kapsamında; alerjen hastalıklar ve ürünler, ruhsat başvuru türleri, başvuru esnasında sunulması gereken belgeler ve ruhsatlandırma sonrası işlemler gibi birçok konu düzenleme alanı bulmuştur.

Ayrıca, Avrupa Birliği ülkelerinden birinin bünyesinde üretilen veya piyasasında yer alan alerjen ürünler için geçici izinlerin, bazı koşulların sağlanması kaydıyla alınabileceği hüküm altına alınmıştır.

İlgili Kılavuz’un tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

5.Homeopatik Tıbbi Ürünler Hakkında Kılavuzlar

Bilindiği üzere 24.12.2021 tarih ve 31699 sayılı Resmî Gazete’de Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bu doğrultuda hazırlanan Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsat Başvurusu Hakkında Kılavuz ile Homeopatik Tıbbi Ürünlerin Ambalaj ve Homeopatik Tıbbi Ürün Bilgisi Bilgileri ile Okunabilirliklerine ve Takibine İlişkin Kılavuz yayımlanmıştır.

Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsat Başvurusu Hakkında Kılavuz, homeopatik tıbbi ürün ruhsat başvurusunda sunulması gereken bilgi ve belgeler ile ruhsat başvuru formuna ait bilgileri içermektedir.

Homeopatik Tıbbi Ürünlerin Ambalaj ve Homeopatik Tıbbi Ürün Bilgisi Bilgileri ile Okunabilirliklerine ve Takibine İlişkin Kılavuz ise homeopatik tıbbi ürün ruhsat başvurularında ambalaj, homeopatik tıbbi ürün bilgisi (HÜB) bilgileri ile okunabilirlikleri ve takibi hakkında yapılacak iş ve işlemlerin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.

Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsat Başvurusu Hakkında Kılavuz’ a buradan ulaşabilirsiniz.

Homeopatik Tıbbi Ürünlerin Ambalaj ve Homeopatik Tıbbi Ürün Bilgisi Bilgileri ile Okunabilirliklerine ve Takibine İlişkin Kılavuz’a buradan ulaşabilirsiniz.

6.TİTCK’dan Ruhsat/İzin Sahipleri Tarafından Yapılacak Bağışlar Hakkında Değişiklik

Ruhsat/İzin sahipleri tarafından yapılacak bağışlar hakkında düzenlemeler 3/7/2015 tarihli ve 29405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’in 6 ncı maddesinin onuncu fıkrası ve sekizinci fıkrasında yer almaktadır.[1]

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK/Kurum”) tarafından 09.03.2022 tarihinde yayımlanan yazıda, 27.04.2020 tarihli ve E.104501 sayılı Covid-19 Pandemisi-Bağış” konulu yazının uygulamadan kaldırıldığı ifade edilmiştir.

Uygulamadan kaldırılan içeriğin düzenlemesini hatırlayacak olursak, Kurum tarafından COVID-19 pandemisi nedeni ile sağlık kurum/kuruluşlarından ve sağlık meslek mensuplarından, ruhsat/izin sahiplerine ayni/nakdi bağış taleplerinin gelmesi sonucunda bir değerlendirme yapılmıştır. Değerlendirme sonucunda, Kurum’un yayınladığı listede yer alan malzemelere yönelik bir bağış yapılabilmesini kabul edilmiştir. Bu bağışların Yönetmelik’te zikredilen hususlarla uyumlu olması için bazı koşulların sağlanması gerektiği de açıklanmıştır. Bu şartların sağlanması koşuluyla bağış yapılabileceği ve bağışlanmak istenen beşeri tıbbi ürünler için Kurum’a ayrıca başvuru yapılması ve Kurum’dan izin alınması gerektiği de düzenlenmiştir.

Kurum, uygulamadan kaldırılan “Covid-19 Pandemisi-Bağış” konulu yazının ve bu yazı tarihine kadar geçen süre içinde yapılmış bağışlar ile ilgili değer aktarımı işlemlerinin 06.05.2021 tarihli, E-24931227-508.99-428510 sayılı yazıya uygun şekilde yapılması ve yazının yayımlandıktan sonra ruhsat/izin sahipleri tarafından yapılacak bağışlarda ilgili Yönetmelik hükümlerine uygun hareket edilmesi gerektiğini hatırlatmıştır.

Söz konusu duyurunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

7.Covid-19 Kapsamında Ürün Tanıtımına İlişkin Alınan Tebdirler Yürürlükten Kaldırılmıştır

03/07/2015 tarihli ve 29405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” uyarınca, sağlık meslek mensuplarına yönelik ürün tanıtımları ziyaret yapılarak gerçekleştirilebilmektedir. Ancak Covid 19 pandemisi nedeniyle 19 Mart 2020 tarihinde, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“TİTCK/Kurum”) tarafından yayımlanan yazı uyarınca; yayımlanacak ikinci bir duyuruya kadar ürün tanıtım temsilcilerinin hekimlere, diş hekimlerine ve eczacılara yönelik ziyaret gerçekleştirerek ürün tanıtımı yapmalarına ilişkin faaliyetler durdurulmuş̧ ve ürün tanıtım faaliyetlerinin elektronik ortamda yapılabileceği belirtilmişti.

1 Haziran 2020 normalleşme süreciyle birlikte, ürün tanıtımı yapmak isteyenlerin çeşitli sağlık kurallarına uyarak hekimlere, diş hekimlerine ve eczacılara çeşitli tanıtım malzemelerini bırakılabileceği 16 Kasım 2020 tarihindeki duyuruyla ifade edilmişti.  

2 Mart 2020 tarihinde gerçekleştirilen Covid-19 Bilim Kurulu Toplantısı doğrultusunda, Covid-19 kapsamında ürün tanıtımına ilişkin alınan tebdirler yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece ürün tanıtım temsilcilerinin hekimlere, diş hekimlerine ve eczacılara yönelik ziyaret gerçekleştirerek ürün tanıtımı yapmalarına ilişkin faaliyetlerin devamına karar verilmiştir.

Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

  1. İtalyan Veri Koruma Otoritesi’nden Clearview AI Şirketine 20 Milyon Euro Ceza

Clearview AI (“Şirket”) şirketinin ürettiği yüz tanıma sistemleri hakkında basında yer alan ve birkaç organizasyon tarafından gelen 4 şikâyet ile 2 uyarı üzerine, Italian SA (“İtalyan Veri Koruma Otoritesi”) söz konusu şirkete karşı bir soruşturma başlatmaya karar verdi.

Yürütülen soruşturma sonucunda alınan kararda, Şirket’in biyometrik veriler ve coğrafi konum belirleme verileri de dâhil olmak üzere birçok kişisel veriyi, uygun bir yasal dayanak olmaksızın işlediği ve mevzuatı ihlal ettiğinin 10.02.2022 tarihinde tespit edildiği ifade edilmiştir.

Avrupa Veri Koruma Tüzüğü’nün (“General Data Protection Regulation” - “GDPR”) şeffaflık, amaçla sınırlılık ve süreyle sınırlılık gibi birçok ana ilkesinin de Şirket tarafından ihlal edildiğine karar verilmiştir. Ayrıca, şirketin GDPR’nin 13. ve 14. maddelerinde belirtilen bilgileri sağlamadığı ve 15. madde kapsamında talep edilen işlem için süresi içinde bilgi vermediği de tespit edilmiştir.

Soruşturma kararına göre, yüz tanıma sistemleri alanında faaliyet gösteren Şirket’e gerçekleştirdiği ihlaller ve aksattığı sorumluluklar nedeniyle 20 milyon Euro ceza verilmiştir.

Bu cezaya ek olarak ayrıca;

  • İtalya topraklarında yaşayan insanlarla ilgili görüntülerin ve meta verilerinin daha fazla toplanmasına yasak getirilmesine,
  • İtalya topraklarındaki kişilerin, şirketin yüz tanıma sistemleri tarafından işlenen biyometrik veriler de dâhil olmak üzere kişisel verilerinin düzenli olarak silinmesine,
  • Şirket tarafından Avrupa Birliği topraklarında bir temsilci atamasına karar verilmiştir.

Bahsi geçen kararın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

  1. Benzin İstasyonlarında Akaryakıt Satışı – “Tank& Rast” ‘ın Yeni İhale Modeli Hakkında Alman Rekabet Otoritesi’nin Kararı

Alman Rekabet Otoritesi (“Bundeskartellamt”), 9 Mart 2022 tarihinde resmi internet sitesinde yayımlamış olduğu basın açıklamasında; Tank&Rast Ltd.Şti.‘inin (“Şirket”) önümüzdeki beş yıl için planlanmış olan benzin istasyonlarına akaryakıtların dağıtım ve satış haklarıyla ilgili tahsis modeline dair yasal endişelerinin bulunduğunu belirtmiştir.

Bundeskartellamt Başkanı, Andreas Mundt’un basın açıklamasında yer alan ifadelerine göre; Federal Hükümet tarafından verilen uzun vadeli işletme imtiyazları temelinde, otoyol benzin istasyonlarını devralan Tank&Rast, akaryakıt dağıtım ve satış haklarının yaklaşık yüzde 90' ını petrol şirketlerine vermektedir. Şirket, Kurumdan, beş yıl için planlanmış modelin, Rekabet Hukukuna uygunluğuna dair bir değerlendirme yapılmasını talep etmiştir.

Kurum gerçekleştirmiş olduğu incelemede yeni ihale modelinin rekabet hukuku kurallarını ihlal ettiğine yönelik herhangi bir duruma rastlamamıştır. Tahsis modelinde yapılan uyarlamalar, daha düşük fiyatlarla satışları artırmaları için petrol holdinglerine yönelik teşvikler barındırmaktadır.

İhaleye ilişkin olarak:

  • Tank&Rast’ın kendi elinde bulundurmadığı geri kalan satış hakları açık artırmaya konu olacaktır. 2023’ten itibaren beş yıllık dönem için Tank&Rast’ın işlettiği otoyol akaryakıt istasyonları için verilmiş olan satış haklarının yüzde 41’i açık artırmaya çıkarılacaktır.
  • Satış haklarının tahsisi kota modeli baz alınarak gerçekleştirilecektir.
  • Tank&Rast önümüzdeki tahsis dönemi için ücret hesaplanması için ayarlamalarda bulunmuştur. Bu ayarlamalarla birlikte petrol şirketlerinin Tank&Rank’a ödeyeceği ortalama ücret, öncesine oranla, artan satış hacmiyle büyük ölçüde düşecektir. Bu model aynı zamanda pandemi nedeniyle beklenmedik satış düşüşlerini engelleyici sözleşmesel tedbirler de içermektedir.
  • Tank&Rast Limited Şirketi tarafından rekabet hukuku temelinde bir değerlendirme gerçekleşecektir. Sektör için önemi nedeniyle, Bundeskartellamt tarafından, dağıtım yöntemlerini ve rekabet hukuku ile alakalı genel şartları bir kurulda tartışarak değerlendirmeler yapılmıştır:
  • Alınan öneriler çerçevesinde Şirket tarafından dağıtım modeline yönelik değişiklikler yapılmıştır.
  • Satış haklarının bedellerinin ihalede kararlaştırılan ortalama ücreti aşamayacağı belirlenmiştir.
  • E-Yakıtlar ihaleye dahil edilmiştir.

İlgili (Almanca) basın açıklamasına buradan ulaşabilirsiniz.

  1. Vergi Kaçakçılığı Suçu ile Vergi Kabahatlerine İlişkin Yargılama Süreçleri Arasında Bağlantı Kurulmasına Engel Olan Kuralın Adil Yargılanma Hakkını İhlal Ettiği Gerekçesiyle İptali

Anayasa Mahkemesi’nin 04.11.2021 tarihli, 2019/4 E. ve 2021/78 K. sayılı Kararı 9 Mart 2022 tarihli ve 31773 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Resen tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile kesilen özel usulsüzlük cezasının iptali ile sahte faturaları ticari işletmesine ait ticari defterlerinin gider hanesine kaydetmek suretiyle kullandığı iddia olunan sanığın vergi kaçakçılığı suçundan cezalandırılması talebiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan mahkemeler, iptalleri için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

Başvuru kararlarında özetle;

  • İtiraz konusu kurallar ile vergi hukuku mevzuatında aynı fiilin hem suç hem de kabahat olarak nitelendirilmesi nedeniyle vergi mükelleflerine idari nitelikli vergi cezası yaptırımının yanı sıra adli nitelikli hürriyeti bağlayıcı cezanın uygulanabildiği,
  • Bu yaptırımlara ilişkin davalardan birinin vergi mahkemesinde diğerinin ise ceza mahkemesinde yürütülüp farklı yargılama usullerine tabi olduğu,
  • Anılan mahkemeler arasında herhangi bir etkileşimin olmadığı,
  • Bu nedenle aynı fiilden kaynaklanan yargılamalar sonucunda verilen kararların birbiriyle çelişmeleri halinde dahi geçerli olduğu (ne bis in idem ilkesine aykırılık olduğu),
  • Bu durumun hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığı

belirtilerek 5728 sayılı Kanun’un 280. maddesiyle değiştirilen 367. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarının (anılan maddeye 7318 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen dördüncü fıkra nedeniyle beşinci ve altıncı fıkraların) Anayasa’nın 2.,11. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi yapmış olduğu değerlendirmede bağlantılı fiillerle işlenen vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçleri arasında bağlantı kurulmasına engel olan kuralın adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelere aykırılık oluşturabileceğini ifade etmiştir.

Bu kapsamda itiraz konusu 5728 sayılı Kanun’un 280. maddesiyle değiştirilen 367. maddesinin beşinci fıkrasının (anılan maddeye 7318 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen dördüncü fıkra nedeniyle altıncı fıkranın), Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.

4369 sayılı Kanun'un 10. maddesiyle değiştirilen 340. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; 5728 sayılı Kanun'un 276. maddesiyle değiştirilen 359. maddesinin b fıkrasının birinci cümlesi ve son paragrafı ile 5728 sayılı Kanun’un 280. maddesiyle değiştirilen 367. maddesinin dördüncü fıkrasının (anılan maddeye 7318 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen dördüncü fıkra nedeniyle beşinci fıkranın) Anayasa'ya aykırı olmadığna karar verilmiştir. 

Bahsi geçen kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

11.Altından Mevduata Dönüşümü Destekleyici Yeni Düzenlemeler

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (“TCMB”) tarafından hazırlanan, Altın Cinsinden Fiziki Varlıkların Finansal Sisteme Kazandırılması Hakkında Tebliğ (“Tebliğ”) ve Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2022/12) (“Değişiklik Tebliği”) 14 Mart 2022 tarihli 31778 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu iki Tebliğ altın cinsinden fiziki varlıkların finansal sisteme kazandırılmasının usul ve esaslarını düzenlemektedir.

  • Altın Cinsinden Fiziki Varlıkların Finansal Sisteme Kazandırılması Hakkında Tebliğ
  •  Fiziki Altınların Kabülü

Uygulamaya katılmak isteyen yurt içi yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin işlem anında yetkili rafineriyle anlaşması olan bankalar nezdinde altın hesabının bulunması şartı getirilerek fiziki altınların bu banka hesabına aktarımı sonrasında yetkili rafineri tarafından işlenerek standart altına tamamlananların ilgili bankaya fiziki olarak transfer edilmesi süreci düzenlenmiştir.

  • Altın hesaplarının dönüşümü

Altın hesabı sahibinin talep etmesi durumunda hesabındaki has altın bakiyesi dönüşüm fiyatı üzerinden Türk lirasına çevrilerek 3, 6 ay veya 1 yıl vadeli Türk lirası mevduat veya katılma hesabı açılır.

 Bu şekilde mevduat ve katılma hesabına dönüştürülen altınlar bankalarca dönüşüm fiyatı üzerinden Merkez Bankasına satılacaktır..

  • Mevduat hesabına uygulanacak  faiz oranı Merkez Bankasınca belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının altında olamaz.
  • Katılma hesabına sağlanacak getirinin Merkez Bankasının katılım bankaları ile açık piyasa işlemleri kapsamında yaptığı bir hafta vadeli geri satım vaadi ile alım işlemlerinde oluşan maliyetten düşük olması halinde aradaki farkı katılım bankacılığı esasları çerçevesinde katılım bankası karşılayabilir, karşılanmayan kısım için Merkez Bankasınca ödeme yapılmaz.
  • Bankanın mevduat hesabına uygulayacağı azami faiz oranını belirlemeye Merkez Bankası yetkilidir.
  • Türk lirası mevduat veya katılma hesaplarına vade sonunda yenilenme imkânı tanınabilecektir.. Yenilenen hesap ilk açılışta dönüşümü yapılan altın tutarı ve vade sonu fiyatı üzerinden destekten yararlanmaya devam edecektir.
  • 7. madde ile 16/10/2006 tarihli ve 2006/11188 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Kararın 4 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 10/2/2020 tarihli ve 31035 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları Hakkında Tebliğ (Sayı: 2020/3)’in 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ve dördüncü fıkrası hükümleri bu Tebliğ kapsamında açılacak Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına uygulanmayacağı istisası getirilmiştir.
  • Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2022/12)

Değişiklik tebliğine göre  yurt içinde yerleşik olan gerçek kişilerin 28 Aralık 2021, tüzel kişilerin ise 31 Aralık 2021 tarihinde eğer mevcut altın hesabı bulunuyorsa talep etmeleri halinde dönüşüm fiyatı üzerinden TL’ye çevrilecektir.

Altın Cinsinden Fiziki Varlıkların Finansal Sisteme Kazandırılması Hakkında Tebliğ madde 9’da ve Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ m.2’de tebliğlerin yürürlüğe girdiği tarihin Resmi Gazete’deki yayım tarihleri olduğu belirtilmiştir.

Altın Cinsinden Fiziki Varlıkların Finansal Sisteme Kazandırılması Hakkında Tebliğ’e buradan

Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’e (Sayı: 2022/12) buradan ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Zümbül Hukuk ve Danışmanlık

info@zumbul.av.tr