Bultenler
Haftaya Dair Hukuki Gelişmeler
- Yargıtay Dairesi Tarafından Benzer Uyuşmazlıklara İlişkin Farklı Kararların Verilmiş Olması Sebebiyle Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (“AYM”) hakkaniyete uygun yargılanma hakkını incelediği, 2019/22055 başvuru numaralı ve 15/11/2023 tarihli “Ziya Metehan Arısoy Başvurusu” Kararı (“Karar”) 28 Şubat 2024 ve 32474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Karar’a göre başvurucu;
- Sözleşme konusu mobilyaların düğünden önce teslim edileceği taahhüt edilmesine rağmen taahhüt edilen tarihten yirmi altı gün sonra teslim edilmesi nedeniyle evliliğinin ilk yirmi gününü mobilyasız geçirmek zorunda kaldıklarını, eşi ve eşinin ailesiyle bu konuda huzursuzluklar yaşadığını, manevi zararının giderilmesi için açtığı manevi tazminat davasının reddedildiğini ancak aynı konuya ilişkin benzer davalarda manevi tazminat talebinin kabul edildiğini belirterek adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
AYM tarafından yapılan değerlendirme sonucunda;
- Somut olayda Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (“Daire”) tarafından 13/3/2018 tarihli bozma kararında, 6098 sayılı Kanun'un 58. maddesi gereğince manevi tazminata hükmedilebilmesi için şahsiyet hakkının hukuka aykırı bir şekilde zarara uğraması gerektiğini, kişilik haklarının zarar görmediği hallerde eylem hukuka aykırı olsa bile manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığını, farklı türün teslimi ve geç teslimat nedeniyle başvurucunun kişilik haklarının zarar gördüğünün kabul edilemeyeceğini belirtildiği,
- İşbu kararından önce Daire tarafından 11/2/2008 tarihli kararında özetle davacılar tarafından 2004 yılı tatil haklarının davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle kullanılamaması, bu nedenle duyulan manevi yıkın ve üzüntü nedeniyle açılan manevi tazminat davasında karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine göre kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat isteyebileceğini, aynı Kanun'un 98. maddesi delaletiyle haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hållerine de uygulanabileceğini, bu nedenle haksız fiile ilişkin 49. maddenin uygulanması gerektiğini belirterek sözleşmeye aykırılık halinde de manevi tazminata karar verilebileceğini ifade edildiği,
- Daire tarafından; bireysel başvuruya konu karardan önce 20/10/2014 tarihinde verdiği kararında özetle davacının katılacağı tur nedeniyle yaptırdığı rezervasyonun iptali Üzerine açtığı manevi tazminat davasında davacının şahsiyet haklarının hukuka aykırı olarak ağır bir şekilde zarar gördüğünü ifade etmiş, hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalınarak tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davalının kusurlu eyleminin davacıda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesi gözetilerek davacıya manevi tazminat verilmesi gerektiğini belirtildiği,
- Daire’nin 2/10/2018 tarihinde bireysel başvuruya konu kararından yaklaşık yedi ay sonra ise aynı konuya ilişkin verdiği kararda düğün tarihinden sonra teslim edilmeyen mobilyalar nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini gerektiğini kabul ederek mahkemece hükmedilen tazminatın yetersiz olduğu gerekçesiyle kararı bozduğu,
- Dolayısıyla Daire’nin sözleşmeye aykırı davranış nedeniyle davacıların kişilik haklarının zarar görmesi, bir diğer ifadeyle kusurlu olarak manevi üzüntüye neden olunması halinde manevi tazminata karar verdiği görüldüğü, somut olayda ise Daire bireysel başvuruya konu kararda farklı bir sonuca ulaştığı, Daire’nin önceki içtihadından farklı karar verirken neden bu içtihattan ayrıldığına dair herhangi bir açıklamada bulunmadığı, buna dair bir gerekçe de göstermediği, bu karardan sonra da kişilik hakkının zedelenmesi iddiasıyla açılan manevi tazminat davasında yine önceki içtihatları doğrultusunda karar verdiği, bu bağlamda içtihat farklılığının Yargıtay Dairesi kararlarından kaynaklandığının anlaşıldığı,
- Diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da sözleşmeye aykırılığın tek başına manevi tazminatı gerektirmese de özel hål ve şartlarda kişilik haklarının zedelenmesi durumunda haksız fiilin neticelerini doğuracağını ve manevi tazminatı gerektirebileceğini, bu durumda 6098 sayılı Kanun'da borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine dair bir hüküm olmadığından Kanun'un 114. maddesinin (2) numaralı fıkrasının delaletiyle haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hållerine de uygulanacağı, dolayısıyla olayda haksız fiile ilişkin 58. maddenin uygulanmasının gerektiğini belirttiği,
- Bu bağlamda sözleşmeye aykırılık nedeniyle kişilik hakkının zedelenmesi iddiasıyla açılan manevi tazminat davalarında Daire kararlarında içtihat farklılığının bulunduğu, Dairenin bireysel başvuruya konu kararının benzer uyuşmazlıklar yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenmediğinin anlaşıldığı, kararlarda tutarlı ve yeknesak bir uygulamanın sağlanamaması hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşeceği gibi bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de zedeleyebileceği, bu itibarla başvurucu için öngörülemez nitelikte olan uygulama nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği sonucuna ulaşıldığı
İfade edilerek
- Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
Karar verilmiştir.
Söz konusu AYM Kararı’nın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Baba Olduğunu İddia Eden Kişinin Soybağının Reddi Davası Açma Hakkına İlişkin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Hükmü Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilmiştir
6 Mart 2024 tarihli ve 32481 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (“AYM”) 2023/135 E.,2024/18 K. sayılı ve 23/1/2024 tarihli norm denetimi kararına (“Karar”) göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 291. maddesinin birinci fıkrası Anayasa’nın 20. ve 40. maddelerine aykırı bulunmuştur.
- İtiraz konusu kuralın yer aldığı 291. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“D. Diğer ilgililerin dava hakkı
Madde 291- Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.”
- Karar’a göre;
- Kuralda baba olduğunu iddia eden kişinin soybağının reddi davasını açabilmesinin, dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi şartına bağlandığı,
- Başvurunun; nüfus kayıtlarının kamu düzeniyle ilgili olduğu, anılan kayıtların güvenilirliğini sağlamanın ise devletin görevi olduğu, itiraz konusu kuralda baba olduğunu iddia eden kişinin soybağının reddi davasını açma hakkının belirli şartlara bağlandığı ve süreyle sınırlandığı, bu durumun devletin temel amaç ve görevleriyle bağdaşmadığı ve hukuk devleti ilkesini ihlal ettiği, ayrıca baba olduğunu iddia eden kişi yönünden öngörülen söz konusu şartların ve sürenin eşitlik ilkesiyle çeliştiği, kuralla, baba olduğunu iddia eden kişinin soybağının reddi davasını açma hakkına getirilen sınırlamanın adil yargılanma hakkıyla da bağdaşmadığı iddiasıyla yapıldığı,
- Çocuk ile biyolojik baba olmayan koca arasında kurulan soybağı ilişkisinin ortadan kaldırılmasında çocuğun anasının da özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bağlamında menfaatinin bulunduğu,
- Hukuk devletinde kişinin biyolojik kökenini bilme ve biyolojik babası ile soybağı ilişkisi kurma hakkının önündeki engellerin kaldırılması gerektiği,
- Baba olduğunu iddia eden kişinin soybağının reddi davasını açması için öngörülen şartların gerçekleşmediği durumda anılan davanın kayyım veya ergin olduktan sonra çocuk tarafından açılabilmesinin baba olduğunu iddia eden kişi yönünden etkili başvuru hakkı bağlamında güvence sunmadığı,
- Bu itibarla baba olduğunu iddia eden kişinin babalık karinesinin çürütülmesine ilişkin iddialarını yargı mercileri önünde ileri sürebilmesini iradesi dışında gerçekleşebilecek şartlara bağlayan kuralın, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı bağlamında etkili başvuru hakkını ihlal ettiği
belirtilerek anılan kural “…baba olduğunu iddia eden kişi,…” ibaresi yönünden Anayasa’nın 20. ve 40. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiştir.
İptal hükmü, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girecek olup Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Araç Satışına Rağmen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Devam Edeceğine Dair 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu Hükümleri Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilmiştir
Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı bulunması sebebiyle 13/10/1983 tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (“Kanun”) 94. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (“AYM”) norm denetimi kararı (“Karar”) 5 Mart 2024 tarihli ve 32480 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
23/1/2024 tarihli ve 2023/130 E., 2024/17 K. sayılı Karar’a göre;
- İlk derece mahkemesi tarafından Kanun’un 94. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının Anayasa’nın 35. ve 172. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek itiraz yoluna başvurulmuştur.
- İlk derece mahkemesinde görülen dava, ödenen tazminatın rücuen tahsili talebiyle başlatılan icra takibine konu itirazın iptaline ilişkindir.
- İtiraz konusu 94. madde şu şekildedir:
“Sigorta sözleşmesinin verilmesi ve işletenin değişmesi halinde yapılacak işlemler
Madde 94 – (Birinci fıkra mülga: 25/6/1988 – KHK – 330/5 md.; Aynen kabul; 31/10/1990 – 3672/4 md.)
(Değişik : 25/6/1988 – KHK – 330/5 md.; Aynen kabul:31/10/1990 – 3672/4 md.) Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır.
Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebilir.
Sigorta fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerlidir.
(Beşinci fıkra mülga: 25/6/1988 – KHK -330/5 md.; Aynen kabul: 31/10/1990 – 3672/4 md.)
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlar 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.”
- AYM tarafından;
- Kanun’un 94. maddesinin ikinci fıkrasında sigortalı aracı işletenlerin değişmesi durumunda devreden kişinin on beş gün içinde sigortacıya bildirimde bulunma zorunluluğunun öngörüldüğü,
- Kanun’un üçüncü fıkrası uyarınca sigorta sözleşmesinin sigortalı tarafından yapılan bildirime rağmen sigortacı tarafından feshedilmediği durumda sözleşmenin devam edip etmeyeceği konusunda açık bir düzenleme yer almamakta ise de fesih işlemi yapılmadığı takdirde sözleşmenin aynı şartlar altında hüküm ve sonuç doğurmaya devam edeceği,
- Kuralların Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan sözleşme özgürlüğünü sınırladığı,
- Kurallarla sigortalı aracı işletenlerin değiştiğine ilişkin durumun sigortacıya bildirilmesinin mevcut sigorta sözleşmesine etkisinin herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net ve anlaşılır bir biçimde düzenlendiği gözetildiğinde kuralların belirli ve öngörülebilir olduğu, bu itibarla kanunilik şartını taşıdığı,
- Meydana gelen zararların tazmininde, ilke olarak, motorlu taşıt işletenin hukuki sorumluluğu bulunmakla birlikte sigortacının bu zararları tazmin etmekle sorumlu tutulmuş olması, zarar gören kişinin Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının Anayasa’nın 5. maddesiyle bağlantılı olarak korunmasını hedeflediği,
- Kuralların zarar gören üçüncü kişilerin yaşam, maddi ve manevi varlıkları ile mülkiyet haklarından kaynaklanan menfaatlerinin korunması amacına ulaşma bakımından elverişli olduğu,
- Diğer yandan önceki işletenin aracı satmakla araç üzerindeki fiili ve hukuki hakimiyetinin sona erdiği ve önceki işletenin yeni işleten üzerinde herhangi bir denetim ve gözetim sorumluluğu bulunmadığı,
- Sözleşmenin tarafları olan önceki işleten ile sigorta şirketinin belirli bir süre daha hukuki sorumluluklarının devam etmesinin son çare niteliğinde olup olmadığı ve sözleşme özgürlüğüne yönelik daha hafif bir sınırlama aracının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği,
- Bu bağlamda aracın devri suretiyle araç üzerindeki her türlü kontrol ve denetim yetkisini yitirmiş bulunan sigortalının artık işleten sıfatı da kalmadığı hâlde sözleşmenin sigorta şirketince feshedilmemesi durumunda sözleşme süresince, sözleşmenin feshedilmesi hâlinde dahi fesih tarihinden itibaren on beş gün boyunca yeni işletenin üçüncü kişilere vermiş olduğu zararlardan sorumlu tutulabilmesine imkân tanıyan kuralların gerekli olmadığı
belirtilerek anılan sebeplerle, Kanun’un 94. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı olmaları sebebiyle İPTALİNE karar verilmiştir.
Söz konusu hükümlerin iptali nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal hükümlerinin, Karar’ın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
AYM’nin ilgili Kararı’nın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Riskli Yapı Malikleri Tarafından Üçüncü Kişilere Yapılan Satış Sonrasında Taahhuk Eden Tapu Harcının 6036 Sayılı Kanun’un İstisnaları Kapsamına Girmediğine Dair Danıştay Kararı
6 Mart 2024 tarihli ve 32481 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığı’nın (“Danıştay”) 2022/1577 E. ve 2023/4127 K. sayılı kararında (“Karar”) 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (“Kanun”) kapsamında bulunan riskli yapının satışı sırasında ödenen tapu harcının iadesiyle yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemi incelenmiştir.
Karar’a göre;
- Kanun kapsamında bulunan taşınmaz üzerine yeniden inşa edilen 6 numaralı bağımsız bölümün davacılar tarafından 10/07/2020 tarihinde ilk satışı sırasında ödenen tapu haremin iadesi istemiyle yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı; taşınmazın maliki olan davacılar, taşınmazın ilk satış işleminin 6306 sayılı Kanun uyarınca tapu harcından müstesna olduğu gerekçesiyle kabul ederek dava konusu işlemi iptal eden ve tahsil edilen 4.500,00-TL'nİn tahsil tarihinden itibaren işleyecek tecil faizi ile birlikte davacılara iadesine hükmeden Kırıkkale Vergi Mahkemesinin kararının kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
- 492 Sayılı Harçlar Kanununun 57. maddesinde gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulun beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden nispi harç ödeneceği belirtilmiştir.
- 16.05.2012 tarihinde yürürlüğe giren 7. maddesinin 9.fıkrasında[1] vergi ve harç istisnası ile yapılan ve 29.11.2018 tarihinden itibaren yürürlüğe giren değişiklikle bazı işlemler vergiden istisnası kapsamından çıkarılmıştır.
- Kanun uyarınca "riskli yapı" ilan edilerek yıkılan taşınmazın arsası üzerine yeniden inşa edilen binada yer alan ve tapuda, hak sahibi malikler üzerine tescil edilen bağımsız bölümün malikler tarafından satışı anılan Kanunun 7. maddesinin 9. fıkrası uyarınca daha önce istisna kapsamında iken, Kanunun vergi ve harç istisnası ile ilgili 7. maddesinin 9. fıkrasında 7153 sayılı Kanunla yapılan ve 29/11/2018 tarihinden itibaren geçerli olan değişiklikle, söz konusu istisnanın kapsamı daraltılmış ve taşınmaz malikinin yaptığı ilk satış işlemi istisna kapsamı dışında bırakılmıştır.
- “Anılan maddede tanınan istisnanın kapsamının yorum yoluyla genişletilmesi hem Kanun koyucunun amacına, hem de Anayasa'nın 73. maddesinde yer bulan "verginin kanuniliği" ilkesine ters düşecek olup vergilendirme alanında belirsizlik ve keyfiliğe yol açacaktır.”
- Bu sebeple riskli yapı maliki davacılar tarafından dava konusu bağımsız bölümün üçüncü kişiye 10/07/2020 tarihli satış işlemi 6306 sayılı Kanunun 7/9. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan hali uyarınca istisna kapsamında olmadığından yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar veren Vergi Mahkemesi kararının KANUN YARARINA BOZULMASINA karar verilmiştir.
Danıştay Kararı’nın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Çevre Kirliliğini Azaltmak ve Mükellefleri Geri Dönüşüme Teşvik Etmek Amacıyla Geri Kazanım Katılım Payı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmıştır
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından hazırlanan, Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 6 Mart 2024 tarihli ve 32481 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Yönetmelik uyarınca;
- 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun (“Kanun”) ek-1 sayılı listesinde yer alan ürünleri için ülkenin tamamında Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda depozito sistemi uygulayan, piyasaya süren/ithalatçıların depozitolu olarak piyasaya sürdükleri ürünleri için depozito uygulanan miktar açısından Yönetmeliğin üçüncü bölümü haricindeki hükümleri uygulanmayacaktır.
- Geri kazanım katılım paylarına ilişkin bildirim, beyan ve kayıtlar açısından;
- Sürekli bir çevre görevlisi istihdam eden veya çevre danışmanlık firmalarından çevre yönetimi hizmeti alan veya çevre yönetim birimi kurma zorunluluğu bulunan piyasaya süren işletmeler ile ödeyecekleri geri kazanım katılım payı miktarı 150.000 Türk Lirası’ndan fazla olan piyasaya süren işletmelerce Yönetmelik kapsamında yapılacak bildirim ve beyannamelerine esas veriler Kanun kapsamında tanımlanan çevre görevlisi tarafından incelenip onaylanacaktır.
- Geri kazanım katılım payı miktarı takvim yılı başından geçerli olmak üzere her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacaktır.
- Cumhurbaşkanı, bu suretle tespit edilen tutarları iki katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye yetkili kılınmıştır.
Söz konusu değişiklikler yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Gelir İdaresi Başkanlığınca İşe Yeni Başlayan Kurumlar Vergisi Mükellefleri İçin Bilgilendirici Broşür Yayınlanmıştır
Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB” veya “Başkanlık”) tarafından paylaşılan 12 Mart 2024 tarihli duyuruya göre işe yeni başlayan mükelleflerin vergi mevzuatından doğan hak ve ödevleri ile Başkanlık tarafından hizmete sunulan elektronik uygulamalar hakkında temel bilgilerin yer aldığı “İşe Yeni Başlayan Kurumlar Vergisi Mükelleflerinin Hak ve Ödevleri Broşürü” (“Broşür”) hazırlanmıştır.
Söz konusu Broşür’de mükelleflerin;
- Hak ve ödevleri,
- Düzenlemesi gereken belgelerin neler olduğu,
- Vergi beyannamelerine ilişkin yükümlülükleri,
- Ödeme Kaydedici Cihaz (ÖKC) kullanma zorunluluğu,
- Gerçek Faydalanıcı Bildirim Formuna ilişkin yükümlülükler,
- Yükümlülüklere uyulmaması durumunda karşılaşacakları yaptırımlar,
- Kullanabileceği elektronik uygulamaların neler olduğu,
- Vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan % 5 vergi indirimi
gibi hususlar değerlendirilmiştir.
GİB’in ilgili duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
Başkanlığın söz konusu Broşürünün tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Adalet Bakanlığı Tarafından Milletlerarası Tahkime İlişkin Ücret Tarifesi Yayımlanmıştır
Adalet Bakanlığınca (“Bakanlık”) hazırlanan Milletlerarası Tahkim Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ (“Tebliğ”) 15/3/2024 tarihinde yürürlüğe girmek üzere 7 Mart 2024 tarihli ve 32482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Tebliğ’e göre;
- Tebliğ’in konusunu 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“Kanun”) uyarınca, taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim anlaşmasında ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş milletlerarası kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa hakem veya hakem kurulunun alacağı ücret oluşturmaktadır.
- Aşağıdaki durumlarda Tebliğ hükümleri uygulanmayacaktır:
- Hakemlerden birinin, bu Tebliğde düzenlenmeyen herhangi bir nedenle görevinin sona ermesi,
- Hakemlerden birinin, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini zamanında yerine getirememesi nedeniyle çekilmesi,
- Tarafların bu yönde anlaşmaları ile hakemlik yetkisinin sona ermesi,
- Konusu para ile değerlendirilemeyen işlerde.
- Tebliğ’de yazılı hakem ücreti, tahkim davasının açıldığı tarihten itibaren nihaî hakem kararı verilinceye kadar yapılan dava ile ilgili iş ve işlemleri kapsayacaktır.
- Hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması halleri ek ücreti gerektirmeyecektir.
- Anlaşmazlığın, davanın konusuz kalması, feragat veya sulh nedeniyle, hakem veya hakem kurulunca taraflara delillerin sunulması hususunda Milletlerarası Tahkim Kanununun 12 nci maddesinin (B) fıkrası uyarınca süre verilmesinden önce sona ermesi halinde Ücret Tablosunda belirlenen ücretin yarısına, süre verilmesinden sonra sona ermesi halinde ise tabloda belirlenen ücretin tamamına hükmolunacaktır.
- Hakemlik ücreti tahkim yargılamasının sona ermesi ile hak edilecektir.
- Tebliğ’e göre Ücret Tablosu şu şekildedir:
ANLAŞMAZLIK KONUSU DEĞER |
TEK HAKEM ÜCRETİ |
3 VEYA DAHA FAZLA SAYIDA HAKEM ÜCRETİ |
İlk gelen 500.000,00 TL için |
% 5 |
% 8 |
Sonra gelen 500.000,00 TL için |
% 4 |
% 7 |
Sonra gelen 1.000.000,00 TL için |
% 3 |
% 6 |
Sonra gelen 3.000.000,00 TL için |
% 2 |
% 4 |
Sonra gelen 5.000.000,00 TL için |
% 1 |
% 2 |
10.000.000,00 TL'den yukarısı için |
% 0,1 |
% 0,2 |
Tebliğ ile 11/3/2023 tarihli ve 32129 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Milletlerarası Tahkim Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.
Söz konusu Tebliğ’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Kredi Büyümesine Karşılık Sıkılaşma Adımları Kapsamında TCMB Tarafından Zorunlu Karşılıklar Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2024/5) Yayımlanmıştır
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (“TCMB” veya “Merkez Bankası”) tarafından hazırlanan Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2024/5) (“Tebliğ”) 7 Mart 2024 tarihli ve 32482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Tebliğ ile 25/12/2013 tarihli ve 28862 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)'e eklenen “Kredi büyümesine dayalı geçici uygulama” başlıklı Geçici Madde 16 uyarınca;
- Merkez Bankasınca usul ve esasları belirlenerek bankalarca ve finansman şirketlerince kullandırılan nakdi krediler için büyüme oranı 29/3/2024 hesaplama tarihinden 3/1/2025 (dâhil) hesaplama tarihine kadar bir önceki hesaplama tarihine göre yüzde 2’nin üzerinde olması halinde bu oranı aşan kredi tutarı kadar Türk lirası cinsinden zorunlu karşılık bloke edilecektir.
- Büyüme oranını; zorunlu karşılığa tabi kuruluşların bilanço büyüklüklerine, zorunlu karşılığa tabi kuruluşların türüne veya grubuna göre Merkez Bankası farklılaştırabilecektir.
- Tebliğ’de yer alan büyüme oranları, Merkez Bankasınca belirlenen hesaplama yöntemine göre dört haftada bir cuma günleri itibarıyla hesaplanacaktır.
- Bloke tesisi, hesaplama tarihini takip eden iki hafta sonraki cuma günü başlayıp tesis başlangıcını takip eden elli ikinci haftanın perşembe günü sona erecektir.
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (“BDDK”) izni ile 31/12/2022 tarihinden itibaren faaliyete başlayan bankalar ve finansman şirketleri için bu Tebliğ hükümleri uygulanmayacaktır.
TCMB’nin söz konusu Tebliğ’inin tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan İlave Sıkılaşma Adımlarına Yönelik Basın Duyurusu Yayınlanmıştır
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (‘TCMB’) tarafından yayınlanan, 2024-13 sayılı ve 6 Mart 2024 tarihli basın duyurusu ile sıkı para politikası duruşunu destekleyici ilave sıkılaşma adımları atıldığı kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Buna göre, kredi büyümesine dayalı menkul kıymet tesisi kapsamında;
- TL ticari krediler için yüzde 2,5 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2’ye indirilmesine,
- İhracat, yatırım, tarım ve esnaf kredileri ile kamu kuruluşlarına ve deprem bölgesine yönelik kredilerin bu sınırlamadan muaf tutulmaya devam edilmesine,
- İhtiyaç kredilerinde yüzde 3 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2’ye düşürülmesine,
- Taşıt kredilerinde yüzde 2 sınırının korunmasına
karar verilmiştir.
Buna ilave olarak, basın duyurusunda, kredi büyüme sınırlarına ilişkin uygulamanın etkinliğini artırmak amacıyla, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesis edilmesine yönelik çalışmaların devam ettiği; parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesine yönelik ilave adımlar üzerinde çalışıldığı belirtilmiştir.
Söz konusu basın duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Rakiplerini Dışlayıcı Reklam ve Tanıtım Anlaşmaları Yapması Nedeniyle “Nesine.com” Hakkında 77.708.195,55 TL İdari Para Cezasına Hükmedilmiştir
Rekabet Kurumu (“Kurum”) tarafından 6 Mart 2024 tarihinde yayınlanan duyuruya göre Rekabet Kurulu’nun (“Kurul”) 29.02.2024 tarihli, 24-11/194-78 sayılı kararı uyarınca D Elektronik Şans Oyunları ve Yayıncılık A.Ş. (Nesine.com) (“Teşebbüs”) hakkında başlatılan soruşturmada teşebbüsün 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u (“Kanun”) ihlal ettiğine karar verilmiştir.
Kurum tarafından;
- D Elektronik Şans Oyunları ve Yayıncılık A.Ş.’nin “sanal bayilerin oynattıkları sabit ihtimalli bahis oyunları pazarı”nda hâkim durumda bulunduğu,
- Teşebbüsün spor kulüpleriyle reklam, tanıtım ve sponsorluğa yönelik münhasırlık içeren anlaşmalar yapmak, spor kulüplerinin saha reklamlarına yönelik teşebbüslerle münhasırlık içeren anlaşmalar yapmak ve reklam hizmet alımına yönelik Mackolik İnternet Hizmetleri Ticaret A.Ş. ile münhasırlık içeren anlaşmalar yapmak suretiyle Kanun’un 6. maddesini[2] ihlal ettiği
belirtilmiş ve ilgili teşebbüs hakkında 4054 sayılı Kanun’un 16. maddesinin üçüncü fıkrası ve “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik”in (“Yönetmelik”) 5. maddesi gereği 77.708.195,55-TL idari para cezası verilmesine karar verilmiştir.
Ayrıca teşebbüsten aşağıda yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi istenmiştir:
- Forma üzerinde bulunan alanlar (sırt, göğüs, şort, kol, konç gibi) hariç olmak üzere, spor kulüpleri ile reklam, tanıtım ve sponsorluğa yönelik akdedilmiş olan ve işbu Kurul kararının alındığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan sözleşmelerde doğrudan veya dolaylı olarak münhasırlığa yol açabilecek bütün hükümlerin kaldırılmasına,
- Spor kulüplerinin saha reklamlarına yönelik teşebbüsler ile akdedilmiş olan ve işbu Kurul kararının alındığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan sözleşmelerde yer alan doğrudan veya dolaylı olarak münhasırlığa yol açabilecek bütün hükümlerin kaldırılmasına,
- Mackolik İnternet Hizmetleri Ticaret A.Ş. ile reklam ve hizmet alımına yönelik akdedilecek sözleşmelerde doğrudan veya dolaylı münhasırlığa yol açacak hükümlere yer verilmemesine
Kurum’un söz konusu duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Rekabet Kurulu Tarafından Yumurta Viyolü (Yumurta Kartonu) Üretimi Alanında Faaliyet Gösteren Teşebbüsler Hakkında Yaklaşık 55 Milyon TL Para Cezası Uygulanmasına Karar Verilmiştir
Rekabet Kurumu’na (“Kurum”) ait 6 Mart 2024 tarihli basın açıklamasına göre Rekabet Kurulu’nun (“Kurul”) 13.04.2023 tarihli, 23-18/322-M sayılı ve 28.09.2023 tarihli, 23-46/868-M sayılı kararları uyarınca altı büyük teşebbüs hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 4. maddesini ihlal iddiasıyla yürütülen soruşturmalar tamamlanmıştır.
4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma yürütülen teşebbüslerin tamamının uzlaşma taleplerinin Kurulca kabul edilmesi üzerine;
- Dentaş Kağıt Sanayi A.Ş.’ye 20.247.949,59 TL,
- Güneş Kalıplı Basma Kutu Ambalaj San. ve Tic. A.Ş.’ye 1.652.629,70 TL,
- Güres Tavukçuluk Üretim Pazarlama Ticaret A.Ş.’ye 3.786.023,17 TL,
- Keskinoğlu Tav. ve Dam. İşl. San. Tic. A.Ş.’ye 28.795.118,00 TL,
- Özay Karton Ambalaj Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye 58.775,37 TL,
- Yuva Viyol ve Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye 439.592,10 TL
tutarında idari para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.
Kurum’un söz konusu basın açıklamasının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Rekabet Kurumu Tarafından Bal Üreticisi/Tedarikçisi Olarak Faaliyet Gösteren Balparmak (Altıparmak Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.) Hakkında Yürütülen Soruşturma Tamamlanmıştır
Rekabet Kurumu’nun (“Kurum”) 7 Mart 2024 tarihli basın açıklamasına göre yürütülen soruşturma sonucunda Balparmak markasıyla faaliyet gösteren Altıparmak Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin rekabete duyarlı bilgi değişimi yoluyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 4. maddesini ihlal ettiğine ve teşebbüse 2.477.859,92 TL idari para cezası verilmesine karar verilmiştir.
Kurum’un açıklamasında ayrıca geçtiğimiz Haziran ayında aynı dosya kapsamında;
- Bal üreticisi/tedarikçisi olarak Anavarza markasıyla faaliyet gösteren Sezen Gıda Mad. Tarım ve Hayvancılık Ürün. Tic. ve San. Ltd. Şti. bakımından soruşturmanın uzlaşma ile sonlandırıldığı,
- Altıparmak Gıda San. ve Tic. A.Ş. hakkında ise rekabete duyarlı bilgi değişimi yoluyla Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 513.329,91 TL tutarında idari para cezası uygulanmasına karar verildiği
hatırlatılmıştır.
Kurum’un 29.02.2024 tarihli ve 24-11/193-77 sayılı kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Kurum’un basın açıklamasının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Ecza Ticarethaneleri ve Aktarma Merkezleri İçin İyi Dağıtım Uygulamaları Denetimine İlişkin Kılavuzlar Güncellenmiştir
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“TİTCK” veya “Kurum”) İlaç Denetim Daire Başkanlığı (“Başkanlık”) tarafından 15/06/2022 tarihli ve 31867 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Ecza Ticarethaneleri ve Ecza Ticarethanelerinde Bulundurulan Ürünler Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) kapsamında “İlaç Denetim Dairesi İyi Dağıtım Uygulamaları (GDP) Kapsamında Değerlendirilen Yerler İçin Başvuru Kılavuzu İDD-KLVZ-03” ile “İlaç Denetim Dairesi İyi Dağıtım Uygulamaları Denetimlerine İlişkin Kılavuz İDD-KLVZ-01” güncellenerek yayınlanmıştır.
TİTCK’in ilgili duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
İyi Dağıtım Uygulamaları Denetimlerine İlişkin Kılavuz’un tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
İyi Dağıtım Uygulamaları (GDP) Kapsamında Değerlendirilen Yerler İçin Başvuru Kılavuzu’nun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
[1] "Bu Kanun uyarınca yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır."
[2] Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
Madde 6 – Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.
Kötüye kullanma halleri özellikle şunlardır:
a) Ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,
b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması,
c) Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış halinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi,
d) Belirli bir piyasadaki hakimiyetin yaratmış olduğu finansal, teknolojik ve ticari avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler,
e) Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması.