Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 273. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “...hükmün açıklanmasından itibaren...” İbaresinin İptaline İlişkin AYM Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”), 2022/144 E. ve 2023/137 K. sayılı Kararı (“Karar”), 24/10/2023 tarihli ve 32349 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

İtirazın konusu; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun; 231. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, Anayasa’nın 13., 36. ve 141. maddelerine aykırılığının ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.

Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;

231. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.”

273. maddesi ise şöyledir: “(1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.”

Söz konusu başvuruya ilişkin Anayasa Mahkemesi aşağıdaki şekilde değerlendirmelerde bulunmuştur;

  • Kanun’un 231. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi;
  • İtiraz konusu kural uyarınca hükmün sonucunu oluşturan hüküm fıkrasının, 5271 sayılı Kanun’un 232. maddesinde belirtilen esaslara uygun olarak duruşma sonunda mutlaka tutanağa geçirilmesi gerekirken, gerekçenin henüz yazılmadığı durumlarda, tutanağa geçirilmiş olan hüküm fıkrasının okunması ve gerekçesinin ana hatlarının sözlü olarak açıklanması da mümkündür. Bu durumda hükmün sonucunun hangi gerekçeye dayandığı konusunda tarafların tam anlamıyla bilgi sahibi olma imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle itiraz konusu kuralın adil yargılanma hakkı ve bu bağlamda gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
  • Yargılama ile çözülen sorunun esasına etki eden tüm delillerin tarafların iddia ve savunmalarını karşılar şekilde gerekçede tartışılması ve mahkemenin ulaştığı kanaatin açıklanması gerekir. Sorunun kapsamlı olduğu durumlarda hükmün gerekçe kısmının da buna uygun olarak kapsamlı biçimde duruşmanın sonunda yazılması mümkün olmayabilir. Gerekçenin henüz yazılmadığı durumlarda, duruşma tutanağına geçirilmiş olan hüküm fıkrasının okunmasına ve gerekçesinin ana hatlarının sözlü olarak açıklanmasına imkân tanıyan kuralın haklı bir nedene dayandığı anlaşılmaktadır.
  • Kural uyarınca yalnızca hüküm fıkrasının okunduğu ve gerekçesinin ana hatlarıyla anlatıldığı durumlarda, Kanun’un 232. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca hükmün gerekçesi on beş gün içinde yazılarak dosyaya konulacaktır. Bu itibarla gerekçenin duruşma sonunda tutanağa geçirilemediği durumda ortaya çıkacak eksikliği telafi edecek bir güvencenin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Kaldı ki, Anayasa’nın 141. maddesinde mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerektiği hüküm altına alınmışken anılan kararların gerekçesinin mutlaka duruşma devresinin sonunda yazılmasına dair bir anayasal zorunluluk öngörülmemiştir.
  • Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. ve 141. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

 

  • ;Kanun’un 273. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “...hükmün açıklanmasından itibaren...” İbaresinin İncelenmesi
  • İtiraz konusu kural istinaf kanun yoluna başvuru süresinin hükmün açıklanmasından itibaren, başka bir ifadeyle tefhimden itibaren başlamasını öngörmektedir. Kanun yoluna başvuru süresinin hükmün tefhimiyle başlaması mahkemeye erişim hakkına sınırlama getirmektedir. Kanun yoluna başvuru süresinin tefhimden başlatılması yazılı gerekçe henüz tebliğ edilmeden kişiyi savunma yapmaya zorladığından savunma için gerekli kolaylıklardan yararlanma hakkını da etkilemektedir.
  • Mahkemeye erişim hakkına yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
  • Kuralın şeklî anlamda bir kanun hükmü olduğu ve erişilebilir olduğu anlaşılmaktadır.
  • Hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmadığı sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği durumlarda hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için duruşmada hazır olan taraflarca süre tutum dilekçesinin verilme imkânı olmasına karşın gerekçeli kararın duruşmada hazır olanlardan yalnızca bu dilekçeyi veren taraflara tebliğ edilmesi ve bu durumda tarafın yeniden istinaf dilekçesi hazırlamak veya gerekçenin yerinde olduğunu düşündüğünde kanun yolu başvurusundan feragat dilekçesi vermek mecburiyetinde bulunduğu gözetildiğinde mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve kişilerin mahkemeye erişim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantının kurulamadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın gerekçesi açıklanmayan hükümler yönünden mahkemeye erişim hakkını güçleştirdiği ve kuralla hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla kıyaslandığında kişilere aşırı külfet yüklediği, mahkemeye erişim hakkını orantısız dolayısıyla ölçüsüz bir biçimde sınırladığı anlaşılmaktadır.
  • Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

5271 sayılı Kanun’un 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…hükmün açıklanmasından itibaren…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu kurala ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

Söz konusu Kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Zümbül Hukuk ve Danışmanlık

info@zumbul.av.tr