Duyurular

6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Üçüncü Dereceye Kadar Kan Hısımlarıyla Eşler ve İkinci Dereceye Kadar Sıhri Hısımlar Arasında Yapılan İvazlı Tasarrufların Bağışlama Sayılacağına İlişkin Hükmünün İptaline İlişkin Anayasa
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 28. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendindeki kuralın (“Kural”) iptaline ilişkin 22/6/2023 tarihli ve 2022/134 E. – 2023/116 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı, 15/09/2023 tarihli ve 32310 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
İptal talebi gerekçesinde özetle; ivazlı devir işleminin birinci derece kan hısımları arasında yapılmış olması nedeniyle itiraz konusu kural uyarınca bağış olarak kabul edilip hükümsüz sayılacağı, söz konusu tasarrufun kamu alacağının tahsiline imkân bırakmamak amacıyla yapılıp yapılmadığı yönünde bir inceleme yapılmasına imkân tanınmadığı, bu itibarla kamu yararı ve kişisel yarar arasındaki dengenin ölçüsüz bir şekilde bozulduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un itiraz konusu kuralının da yer aldığı 28. maddesi “Üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan hısımlarıyla, eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarruflar; yirmi yedinci maddenin tatbiki bakımından bağışlama hükmündedir.” şeklindedir.
Anayasa Mahkemesine göre belirli derecelerdeki kan ve sıhri hısımlar ile eşler arasında gerçekleşen tasarrufların hukuken nasıl nitelendirileceğinin bir tartışma yapmaya imkân vermeksizin kesin karine olarak belirlenmesi, yargılama sırasında savunma yapmayı anlamsız kılmakta ve taraflardan birine diğerine nazaran önemli bir avantaj sağlamaktadır ve bu nedenle kural, silahların eşitliği ilkesine de sınırlama getirmektedir.
Mülkiyet hakkını ve hak arama özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını ve yasal kuralların belirli ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiğini belirten Anayasa Mahkemesi; Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceğini ancak kuralın kamu yararı amacına dönük olmasının yeterli olmayıp Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca ölçülü olmasının da gerekli olduğunu ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi kuralın ölçülü olup olmadığına yönelik yaptığı değerlendirmesinde “Kuralın amacı, yakın kişi veya hısımlarla gerçekleştirilen tasarruflarda kamu alacaklısının yaşayabileceği ispat zorluklarını ortadan kaldırmak ve şüpheli tasarruflarla alacaklıdan mal kaçırılmasını önlemektir. Dolayısıyla bahse konu ivazlı tasarrufların peşinen bağışlama olarak kabul edilmesi, söz konusu amaca ulaşma bakımından elverişlidir. Bu durumda sınırlamanın gerekli olup olmadığı hususu irdelenmelidir. Kamu alacağının ödenmemesi sonucunu doğuran tasarrufların geçersiz sayılmasındaki amaç kamu alacağının tahsil edilebilmesini sağlamaktır, söz konusu amaca daha hafif bir sınırlamayla ulaşmak mümkünse bu sınırlamanın tercih edilmesi gerekir.” ifadelerine yer vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin benzer nitelikteki düzenlemelerin iptali talebiyle yapılan başvurulara ilişkin yaptığı incelemelerde[1] belirttiği üzere itiraz konusu kural; borçlunun belirtilen derecelerdeki kan veya sıhri hısımları ve eşiyle yaptığı ivazlı tasarrufların bağışlama olarak kabulünü, aksinin iddiası ve ispatı mümkün olmayan bir olgu olarak öngörmüştür. Anayasa Mahkemesi kararına göre borçlunun üçüncü derece dâhil kan hısımları ile eşi ve ikinci derece dahil sıhri hısımları ile gerçekleştireceği ivazlı tasarruflara kesin olarak bağışlama sonucunun bağlanması, taraflara belirtilen hususlarda iddia ve savunmada bulunma, bu hususların ispatı yönünden delil, bilgi ve belge sunma imkânı vermemektedir. Hâlbuki kamu alacağının korunması, aksi ispat edilebilir bir karineyle de mümkün olabilir. Bu yönde bir tercihin gerek mülkiyet hakkı gerekse hak arama özgürlüğü üzerinde daha hafif bir etki yaratacağı açıktır. Bu itibarla kuralın kamu alacağının korunmasını sağlamak şeklindeki amaç bakımından gerekli olduğu söylenemez.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı bulunmuştur ve İPTALİNE karar verilmiştir. 6183 sayılı Kanun’un 28. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
Kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Zümbül Hukuk ve Danışmanlık
info@zumbul.av.tr
[1] (AYM, E.2018/9, K.2018/84, 11/7/2018, § 29; E.2021/52, K.2021/97, 16/12/2021, § 22; E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022, § 41).