Bultenler



Haftaya Dair Hukuki Gelişmeler
- AYM Tarafından “Munzam Zarar” Hakkında Pilot Karar Verilmiştir
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı (“AYM”) tarafından 2024/41763 başvuru numaralı ve 8/07/2025 tarihli Caner Şafak başvurusu kararı (“Karar”) 33032 sayılı ve 29 Eylül 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Karar’da özetle aşağıdaki hususlara yer verilmiştir;
- Başvuruda, özel hukuk kişileri arasındaki borç ilişkisinden doğan alacakların, enflasyon karşısında değer kaybına uğraması nedeniyle meydana gelen zararın karşılanmasına ilişkin hukuk sisteminde etkili bir başvuru yolunun bulunmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
- AYM, başvuruyu Anayasa m. 35’te düzenlenen mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa m. 40’te yer alan etkili başvuru hakkı kapsamında incelemiştir.
- AYM, yüksek enflasyon dönemlerinde yasal ve temerrüt faiz oranlarının enflasyonun altında kalmasının, alacaklı aleyhine ve borçlu lehine sonuçlar doğurduğunu, bu durumun ise mülkiyetin gerçek değerini azalttığını tespit etmiştir.
- Ayrıca, söz konusu değer kaybının giderilmesi amacıyla öngörülen munzam zarar davasının, Yargıtay içtihatları uyarınca enflasyon olgusunun yanı sıra somut zararın ayrıca ispatı şartına bağlanması sebebiyle, uygulamada başarı şansı sunmayan bir yol olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
- AYM, alacakların enflasyon karşısında değer kaybetmesi sebebiyle uğranılan zararın telafisi için hukuk sisteminde etkili bir hukuk yolunun bulunmadığını tespit etmiştir.
- AYM tarafından sorunun çok sayıda başvuruyu ilgilendiren yapısal bir mahiyet taşıdığı belirlenmiştir. Bu nedenle pilot karar usulü benimsenerek Anayasa’nın 35. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
- Mahkeme, yapısal sorunun çözümü için konunun Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesine karar vermiştir.
- Kararın yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan ve bu tarihten sonra yapılacak aynı konudaki başvuruların incelenmesi, kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay süreyle ertelenmiştir.
Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- AYM Tarafından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. Maddesinde Yer Alan Davaların Birleştirilmesi Başlıklı Hükmünde İptal Kararı Verilmiştir
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı (“AYM”) tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. maddesinin 1. fıkrasının iptali kararı (“Karar”) 25.09.2025 tarihli ve 33028 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Nevşehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ile İstanbul Anadolu 15. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından söz konusu fıkranın Anayasa’nın 2., 13., 36., 37., ve 138. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edilmiştir.
İlgili hüküm aşağıdaki şekildedir;
“MADDE 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.”
Karar’da öne çıkan hukukî gerekçeler aşağıdaki şekildedir:
- Bir davanın aynı yargı çevresinde bulunan, aynı düzey ve sıfattaki başka bir hukuk mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birleştirilmesinin, davaya bakacak hâkimin değişmesi sonucunu doğuracağı açıktır. Kuralla bu kararın diğer mahkeme için bağlayıcı olduğu öngörülmek suretiyle uyuşmazlığın doğmasından sonra davaya başka bir mahkeme/hakim tarafından bakılmasına imkân tanınmaktadır.
- Kanunda öngörülen koşullar gerçekleşmediği hâlde verilen birleştirme kararlarını denetleyecek ve dosyanın usule uygun şekilde birleştirme kararını veren mahkemeye gönderilmesini sağlayacak bir mekanizmaya yer verilmediği tespit edilmiştir. Bu nedenle, birleştirme kararı verilmesiyle davaya bakacak olan mahkemenin/hâkimin geri dönülemez şekilde değiştirilmesi, kanuni hâkim güvencesine aykırılık riski doğurmaktadır.
- Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan kanuni hâkim güvencesi ihlal edilerek davaların öngörülemez biçimde farklı mahkemelerde toplanmasına yol açmaktadır.
- Söz konusu fıkra, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ölçüsüz şekilde sınırlandırmakta ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvenceye alınan adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir.
- Belirsiz ve öngörülemez nitelikteki düzenleme, tarafların dava sürecinde güvenliğini ortadan kaldırmakta ve Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanan gerekçelerle 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYÇOKLUĞU ile karar verilmiştir.
Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Beyaz Yakalı Çalışanların Toplu İş Sözleşmesinden Yararlandırılmamasının Sendika Hakkını İhlal Ettiğine Dair Anayasa Mahkemesi Kararı
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı (“AYM”) tarafından, beyaz yakalı çalışanların toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmamasının sendika hakkını ihlal ettiğine ilişkin 2022/1882 başvuru numaralı ve 20/03/2025 tarihli “Hülya Şimşek Başvurusu” isimli karar (“Karar”) 22/09/2025 tarihli ve 33025 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Karar’da özetle şu değerlendirmelere yer verilmiştir:
- Başvuru, toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmama nedeniyle sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
- Başvurucu; işyerinde aralarında kendisinin de olduğu geniş bir kesimin beyaz yakalı çalışan olması nedeniyle kapsam dışı kabul edilerek Toplu İş Sözleşmesi (“TİS”) dışında bırakıldığını, uzun zamandır sendikalı işçilere verilen zammın kapsam dışı kalanlara uygulanmadığını ve 2007 yılından itibaren enflasyon artışı verilmediğini belirtmiştir.
- AYM tarafından başvurunun Anayasa ile devlete yüklenen pozitif yükümlülükler kapsamında incelenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
- Anayasa’nın 53.maddesi uyarınca bütün işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla TİS yapma hakkı vardır. Bu hak sadece şekli anlamda sözleşme yapma hakkını değil, sözleşmeden yararlanma hakkını da kapsamaktadır.
- AYM tarafından işveren vekili sıfatı taşıyan ya da işvereni temsilen TİS görüşmelerine katılanlar haricinde hangi ölçüt kabul edilirse edilsin beyaz yakalı işçilerin TİS’den yararlandırılmamalarının sendika hakkına aykırılık teşkil edeceği ifade edilmiştir. Bu gerekçeyle söz konusu başvuruda sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
- Ayrıca, başvurucuya 34.000 TL manevi tazminat ve 30.664,10 TL yargılama giderinin ödenmesine karar verilmiştir.
- Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- İspanya Veri Koruma Otoritesi Bir Varlık Yönetim Şirketine Veri İhlaline Karşı Uygun Güvenlik Önlemleri Uygulamaması ve Yaptığı Bir Sözleşmede Veri Saklama Süresi Sınırlamalarını Belirlememesi Nedeniyle İdari Para Cezası Uygulamıştır
İspanya Veri Koruma Otoritesi (“Otorite”) tarafından 04.09.2025 tarihli ve EXP202318311 sayılı Kararı (“Karar”) ile bir varlık yönetim şirketi (“Şirket”) hakkında, 360 çalışana ait kişisel verilerin ihlale uğraması ve veri işleyen konumundaki bir danışmanlık şirketi ile imzalanan sözleşmede saklama süresine ilişkin düzenleme bulunmaması nedeniyle 180.000 avro tutarında idari para cezası uygulanmıştır.
Karar özetle aşağıdaki şekildedir;
- Veri sorumlusu tarafından, veri işleyen ile yapılan sözleşmede kişisel verilerin işlenmesine ilişkin talimatların bulunduğu, bu nedenle kendisinin veri sorumlusu olmadığı ileri sürülmüştür. Ancak Otorite tarafından, AB Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) m. 4/7 uyarınca işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyenin veri sorumlusu olduğu belirtilmiş ve söz konusu iddia reddedilmiştir.
- Otorite tarafından, veri sorumlusunun kişisel verilerin güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli teknik ve organizasyonel tedbirleri uygulamadığı tespit edilmiş ve bu husus GDPR m. 5/1(f) hükmünün ihlali olarak değerlendirilmiştir.
- Veri sorumlusu ile veri işleyen arasında imzalanan sözleşmede saklama süresine ilişkin bir sınırlamanın bulunmaması, kişisel verilerin sözleşmenin sona ermesine kadar veri işleyen tarafından saklanacağı sonucunu doğurmaktadır. Otorite tarafından, GDPR m. 28/3 uyarınca sözleşmenin GDPR’a uygun olmasını sağlamanın veri sorumlusunun sorumluluğu olduğu ifade edilmiştir.
- Otorite tarafından GDPR m. 5/1(f) hükmünün ihlali için 250.000 avro, GDPR m. 28 hükmünün ihlali için ise 50.000 avro tutarında idari para cezası uygulanmıştır.
- Ayrıca veri sorumlusunun uygun güvenlik tedbirlerini alması ve veri işleyen ile imzalanan sözleşmenin GDPR hükümlerine uygun hale getirilmesi gerektiği yönünde talimat verilmiştir.
- Veri sorumlusu, İspanyol idari yargılama usulüne ilişkin mevzuat çerçevesinde gönüllü ödeme ve itirazdan feragat imkânlarından yararlanmış ve para cezası %20 oranında azaltılmıştır.
- Ayrıca, sorumluluğun kabul edilmesi nedeniyle ceza %20 oranında daha indirilmiştir. Bu doğrultuda, toplamda %40 oranında indirime gidilmiş ve veri sorumlusu 180.000 avro tutarındaki azaltılmış idari yaptırımı ödemiştir.
Karar’ın tam metnine buradan (İngilizce) ulaşabilirsiniz.
- Avrupa Birliği Veri Yasası 12 Eylül 2025 Tarihi İtibariyle Uygulanmaya Başlanmıştır
Avrupa Komisyonu (“Komisyon”) tarafından “Avrupa’nın dijital geleceğini şekillendirmek” vizyonu çerçevesinde kabul edilen Veri Yasası (Data Act), hakkında bilgilendirme (“Bilgilendirme”) Komisyon’un resmi sitesinde tarihinde yayınlanmıştır.
Bilgilendirme’de altı çizilen noktalar özetle aşağıdaki şekildedir;
- Avrupa Birliği’nin (“AB”) dijital geleceğini şekillendirme hedefinin temel taşlarından biri olan Veri Yasası 12 Eylül 2025 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlamıştır. Bu düzenleme, AB’nin veri ekonomisini güçlendirmek ve rekabetçi bir veri pazarı oluşturmak amacıyla tasarlanmıştır.
- Veri Yasası’nın temel hedeflerinden biri, veri ekonomisinde adillik ve kullanıcılara (bağlı ürünleri sahiplenen, kiralayan veya leasing yapan işletmeler veya bireyler) ürettikleri verilerden değer elde etme gücü vermektir.
- Bu kapsamda bağlı ürünlerin (örneğin, bağlantılı otomobiller, endüstriyel makineler, akıllı ev cihazları) kullanıcıları, bu ürünleri kullanarak birlikte ürettikleri verilere erişim, kullanım ve taşıma hakkına sahiptirler.
- Kullanıcılar, bu verileri doğrudan başka bir kuruluşa (“üçüncü taraf”) paylaşmayı seçebilir veya veri seçtikleri bir üçüncü tarafla (Dijital Piyasalar Yasası kapsamındaki anahtar oyuncular hariç) paylaşmasını isteyebileceklerdir.
- Veri sahipleri, verileri kullanıcılara ücretsiz olarak sunmalıdır. Ancak, elde edilen veriler, rakip bir bağlı ürün geliştirmek için kullanılamayacaktır. Ayrıca veri sahibi, kullanıcının onayı olmadan ürün tarafından üretilen kişisel olmayan verileri kullanamayacaktır.
- Ticari sırların gizliliğini korumak için veri sahibi ve kullanıcı/üçüncü taraf belirli tedbirler üzerinde anlaşabilecektirler.
- Veri Yasası, bir işletmenin (veri sahibi) AB veya ulusal yasalar uyarınca başka bir işletmeye (veri alıcısı) veri sunma yükümlülüğü olduğunda uygulanacak kuralları belirler. Veri paylaşım şartları ve koşulları adil, makul ve ayrımcı olmayan nitelikte olmalıdır.
- Veri paylaşmakla yükümlü olan veri sahipleri, veri alıcısından makul tazminat talep edebilecektir. Ancak mikro şirketler, KOBİ’ler ve kâr amacı gütmeyen araştırma kuruluşlarına, veriyi kullanıma sunma maliyetlerini aşan bir ücret uygulanamayacaktır.
- Veri Yasası, özellikle KOBİ’ler olmak üzere veri edinmek isteyen tüm Avrupa işletmelerini, piyasada daha güçlü konumda olan bir tarafın dayattığı pazarlık konusu olmayan haksız sözleşme şartlarına karşı korumayı amaçlamaktadır.
- Veri Yasası, müşterilerin (özel ve kamu sektörü) bir sağlayıcıdan diğerine hızlı, akışkan ve ücretsiz bir şekilde geçiş yapabilmesini sağlamak için minimum gereksinimler belirlemektedir.
- Veri Yasası, geçişi kolaylaştırmak için gerekli operasyonlar ve veri çıkışı (data egress) için alınan ücretler dahil olmak üzere geçiş ücretlerini 12 Ocak 2027 tarihinden itibaren tamamen kaldıracaktır.
- Geçiş döneminde (11 Ocak 2024'ten 12 Ocak 2027'ye kadar) sağlayıcılar, geçiş ve veri çıkışı ile ilgili maliyetleri hala müşterilerinden talep edebilirler.
- Kamu sektörü kuruluşları, istisnai ihtiyaç durumlarında (örneğin, büyük doğal afetler, pandemiler veya siber güvenlik olayları gibi kamu acil durumlarında) özel sektörün elinde bulunan verilere erişim sağlayabilecektir. Bu taleplerin belirli katı ilke ve koşullara uyması gerekmektedir.
- Veri Yasası, AB’de işlenen ve depolanan kişisel olmayan verilerin, AB veya ulusal hukuka aykırı olabilecek yasadışı yabancı hükümet erişim taleplerine karşı korunmasını sağlamaktadır.
- Uluslararası bir anlaşma yoksa veriler yalnızca üçüncü ülkenin yasal sisteminin Avrupa haklarını koruyan belirli güvenceleri karşılaması halinde erişilebilecek veya aktarılabilecektir.
- Veri Yasası’nın uygulamaya girmesiyle birlikte, Komisyon, işletmelerin adil, makul ve ayrımcı olmayan veri paylaşım sözleşmeleri yapmalarına yardımcı olmak için bir dizi model sözleşme şartı tavsiye edecektir.
- Bu şartlar, makul tazminat ve ticari sırların korunması konularında da rehberlik sağlayacaktır.
- Üye Devletler, Veri Yasası’nın etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için bir veya daha fazla yetkili makam atayacaklardır. Birden fazla yetkili makamın bulunduğu durumlarda, ulusal düzeyde tek irtibat noktası olarak hareket etmek üzere bir veri koordinatörü atanacaktır.
Bilgilendirme’nin tam metnine buradan (İngilizce) ulaşabilirsiniz.
- Avrupa Birliği Adalet Divanı Hukuk Sözcüsü Tarafından Pseudonimleştirilmiş Veriler ve Bilgilendirme Yükümlülüğü Hakkında Görüş Bildirilmiştir
Avrupa Birliği Adalet Divanı Hukuk Sözcüsü tarafından 06.02.2025 tarihinde C-413/23 P sayılı davaya ilişkin görüş (“Görüş”) yayımlanmıştır. Dava, banka çözümleme süreci kapsamında alacaklılar ve hissedarlara yönelik tazminat prosedürü çerçevesinde kişisel verilerin işlenmesi ve bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkindir.
Davaya konu olay özetle şu şekildedir:
- Bir banka çözümleme işleminde, alacaklılar ve hissedarlardan alınan bilgi ve görüşlerin bağımsız bir değerleme kuruluşuna iletilmesi sırasında, verilerin pseudonimleştirilmiş biçimde aktarılması söz konusu olmuştur. İlgili kişiler, gizlilik bildiriminde bu aktarımın açıkça belirtilmediğini ileri sürerek şikâyette bulunmuş; veri koruma otoritesi, veri sorumlusunun bilgilendirme yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vermiş; ancak bu karar ilk derece mahkemesince iptal edilmiştir.
Görüş’te öne çıkan hususlar aşağıdaki şekildedir:
- Pseudonimleştirilmiş verilerin, içerikleri itibarıyla veri sahipleriyle bağlantılı olması nedeniyle hâlen kişisel veri niteliği taşıdığı belirtilmiştir.
- Bilgilendirme yükümlülüğünün, veri sorumlusu açısından doğduğu ve alıcı tarafından verilerin yeniden tanımlanabilir olup olmamasından bağımsız olarak yerine getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
- Veri sorumlusunun, kişisel verilerin aktarılacağı alıcıları gizlilik bildiriminde açıkça belirtmemesi, 2018/1725 sayılı Tüzük’te öngörülen şeffaflık ve bilgilendirme yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilmiştir.
- İlk derece mahkemesinin bu hususu göz ardı ederek verdiği karar hukuka aykırı bulunmuş; kararın bozulması ve dosyanın diğer iddialar bakımından yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Görüş’ün tam metnine buradan (İngilizce) ulaşabilirsiniz.
- İtalyan Veri Koruma Otoritesi, Hastalık Sonrası İşe Dönüş Anketleri Nedeniyle Bir Otomotiv Şirketine İdari Para Cezası Uygulamıştır
İtalyan Veri Koruma Otoritesi (“Otorite”), bir sendikanın şikâyeti üzerine yürüttüğü incelemenin ardından, bir otomotiv şirketi (“Şirket”) tarafından çalışanların kişisel ve sağlık verilerinin hukuka aykırı şekilde işlendiğini tespit etmiş ve 50.000 avro tutarında idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir.
İnceleme kapsamında, Şirket bünyesinde yaygın bir uygulama olarak; hastalık, kaza veya hastanede kalma sonrası işe dönen çalışanlarla görüşme yapıldığı ve kendilerine anket doldurtulduğu belirlenmiştir.
Otorite tarafından yapılan inceleme sonucunda şu ihlaller tespit edilmiştir:
- Şirket söz konusu anket sürecinde işçilere açık, şeffaf bilgi sunmamış ve geçerli bir hukuki dayanak göstermemiştir.
- Sağlık verileri de dâhil olmak üzere kişisel verilerin işlenmesi için geçerli bir hukuki dayanak ortaya konmamıştır.
- Çalışanların devamsızlık bilgileri gibi işleme amacıyla ilgisiz verilerin kaydedilmiş bu veriler, orantısız bir biçimde on yıla kadar saklamıştır.
- İşlenen kişisel veriler işlenme amacına aykırı şekilde kullanılmıştır.
Bu nedenle Otorite tarafından;
- Şirketin söz konusu veri işleme faaliyetlerinin kesin olarak yasaklanmasına,
- Halihazırda toplanmış ve saklanmış tüm verilerin silinmesine,
- 50.000 avro tutarında idari para cezası uygulanmasına,
karar verilmiştir.
Kararın tam metnine buradan (İngilizce) erişebilirsiniz.
- KVKK Tarafından Veri İhlali Bildirimine İlişkin 23 Eylül 2025 Tarihli Kamuoyu Duyurusu Yayınlanmıştır
Kişisel Verileri Koruma Kurulunun (“Kurul”) 23.09.2025 tarih ve 2025/1755 sayılı Kararı ile işletmelerle müşterileri arasında iletişim hizmeti sunan bir şirkete ait veri ihlali bildirimi Kişisel Verileri Koruma Kurumunun (“Kurum”) resmi internet sayfasında ilan edilmiştir.
Söz konusu ihlal, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun (“Kanun”) “Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükler” başlıklı 12. maddesinin (5) numaralı fıkrası doğrultusunda, bildirim yükümlülüğü kapsamında, veri sorumlusu tarafından Kurum’a bildirilmiştir.
Veri ihlali bildiriminde özetle;
- İhlalin; 28.08.2025 ve 30.08.2025 tarihleri arasında bilgisayar korsanlığı (hacking) yoluyla gerçekleştiği,
- İhlalden etkilenen ilgili kişi grubunun kullanıcılar olduğu,
- İhlalden etkilenen kişisel verilerin isim, e-posta, adres, kredi kartının son 4 hanesi, kart türü (Visa, Mastercard, vb.), kredi kartının son kullanma tarihi olduğu,
- İhlalden etkilenen ilgili kişi sayısının 716 olduğu
bilgilerine yer verilmiştir.
Söz konusu kamuoyu duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Rekabet Kurulu Tarafından Beyaz Et Sektöründe Faaliyet Gösteren Teşebbüsler Hakkında Yürütülen Soruşturma Sonuçlandırılmıştır
Rekabet Kurulu (“Kurul”) tarafından beyaz et sektöründe faaliyet gösteren teşebbüsler hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 4. maddesini ihlal ettikleri iddiasına ilişkin olarak 04.01.2024 tarihli ve 24-01/8-M(1) sayılı, 06.06.2024 tarihli ve 24-25/602-M sayılı ve 18.10.2024 tarihli ve 24-42/999-M sayılı Kurul kararları uyarınca yürütülen soruşturma tamamlanmıştır.
Soruşturma kapsamında:
- Rekabete hassas bilgi değişiminde bulunmaları veya bu nitelikteki bilgi değişiminin tarafı olmaları nedeniyle teşebbüslere toplamda 3.704.016.870,18 TL idari para cezası verilmiştir.
- Beyaz et pazarında üretici/tedarikçi olarak faaliyet gösteren teşebbüslerin güncellenen satış fiyatlarını (fiyat listelerini) yeniden satıcıları dahil olmak üzere alıcılarına duyurdukları andan itibaren uygulamaya koymaları ve ileri tarihli fiyat listesi uygulamalarını sonlandırmaları hususlarında davranışsal tedbir uygulanmasına karar verilmiştir.
Kurul’un soruşturmaya ilişkin kamuoyu duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- Rekabet Kurulu Tarafından Çevrim İçi Müzik Akış Hizmetleri Pazarında Faaliyet Gösteren Bir Ekonomik Bütünlük Hakkında Soruşturma Açılmıştır
Rekabet Kurulu (“Kurul”) tarafından 28.08.2025 tarihli ve 25-32/758-M sayılı kararı ile çevrim içi müzik akış hizmetleri pazarında faaliyet gösteren bir ekonomik bütünlük (“Ekonomik Bütünlük”) hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) ihlal edilip edilmediğinin tespiti amacıyla soruşturma açılmıştır.
Soruşturma kapsamında Ekonomik Bütünlük’ün;
- Çalma listelerine ekleme, sıralama, görünürlük, öneri algoritmalarında öne çıkarma gibi unsurlar yönünden müzik eseri hak sahipleri arasında ayrımcılık yapıp yapmadığı,
- Türkiye’de belirlediği abonelik fiyatlarına ilişkin olarak yıkıcı fiyatlama yoluyla rakiplerinin veya abonelik gelirlerinden telif ücreti elde eden müzik eseri hak sahiplerinin faaliyetlerini zorlaştırıp zorlaştırmadığı
hususları incelenecektir.
Kurul’un soruşturmaya ilişkin kamuoyu duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- GİB Tarafından Kanun Yolundan Vazgeçme Uygulamasına İlişkin Bilgilendirme Yayınlanmıştır
Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) tarafından kanun yolundan vazgeçme uygulamasına ilişkin infografik (“infografik”) 26.09.2025 tarihinde GİB’in resmi internet sitesinde yayınlanmıştır.
Vergi/ceza ihbarnamesine karşı açılan davalarda mükelleflerin, yargılama sürecinin tamamlanmasını beklemeksizin, istinaf veya temyiz başvuru süresi içerisinde idareye başvurmasını ve uyuşmazlıkların çözümlenmesini sağlayan uygulamaya kanun yolundan vazgeçme denilmektedir. İdareye başvurarak kanun yolundan vazgeçilmesi uygulamasının şartları aşağıdaki şekildedir;
- İstinaf veya temyiz başvuru süresi içerisinde, kanun yolundan vazgeçildiğine dair dilekçenin vergi dairesine verilmesi,
- Kanun yolunun kullanılmasından vazgeçilen kararın mükellefe tebliğ edildiği tarihi gösteren belge ile birlikte verilen karar örneğinin bu dilekçeye eklenmesi,
- Verilen dilekçede dava konusu vergi ve/veya vergi cezalarının tümü için kanun yolundan vazgeçildiğinin beyan edilmesi
gerekmektedir.
İnfografik ile kanun yolundan vazgeçme uygulamasına ilişkin olarak düzenlenen hususlar özetle şu şekildedir:
- Kanun yolundan vazgeçme süreci,
- Ödeme zamanları ve indirim oranları,
- Söz konusu uygulamanın avantajları,
- Kanun yolundan vazgeçilmesi durumunda vergi ve cezaların hangi oranda tahakkuk ve terkin edileceği.
Vergi/ceza ihbarnamesine karşı süresi içinde açılan davalarda, mükellefler istinaf veya temyiz başvuru süresi içerisinde kanun yolundan vazgeçtiklerinde, idarece de ihtilaflar sürdürülmeyecek; yargı kararının niteliğine göre vergi ve/veya cezalar indirimli olarak tahakkuk ettirilecektir. Tahakkuk eden bu vergi ve/veya cezaların, vergiye ilişkin gecikme faizi ile birlikte zamanında ödenmesi hâlinde, ayrıca indirim uygulanacaktır.
Konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalar ve örnekler 517 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde düzenlenmiştir.
Söz konusu İnfografik’e buradan ulaşabilirsiniz.
- TİTCK Tarafından Yurt Dışı Üretim Tesislerinin GMP Denetimleri İçin Yapılacak Müracaatlara Dair Kılavuz Güncellenmiştir
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“TİTCK”) tarafından güncellenen Yurt Dışı Üretim Tesislerinin GMP Denetimleri İçin Yapılacak Müracaatlara Dair Kılavuz (“Kılavuz”) TİTCK’in resmi internet sitesinde 23.09.2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Bu kapsamda, 24.09.2025 tarihinden önce yapılan başvurular mevcut versiyona göre sonuçlandırılacak, 24.09.2025 ve sonrasında yapılacak başvurular ise güncellenen Kılavuz hükümlerine göre değerlendirilecektir.
Kılavuz ile getirilen güncellemeler özetle şu şekildedir:
- Yurt dışında üretilip ithal edilecek ürünler için 01.03.2010 tarihinden itibaren GMP denetimi zorunluluğu getirilmiştir.
- 16.06.2016 tarihli duyuru ile, 2010 öncesinde ruhsatlandırılmış ürünlerin GMP denetimi için başvuru yapılması gerektiği bildirilmiş, bu kapsamda yapılan başvuruların bir kısmı sonuçlandırılarak GMP sertifikaları düzenlenmiştir.
- Ancak ertelenen veya gerçekleştirilemeyen yerinde denetimler nedeniyle bazı ürünler için dosya üzerinden istisnai değerlendirme yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Buna göre:
- Daha önce TİTCK tarafından denetlenmiş ve uygunluğu bulunan tesisler için Kılavuz’un B maddesi kapsamında başvuru yapılması gerekmektedir.
- Daha önce TİTCK tarafından denetlenmemiş ve yerinde denetim başvurusu yapılmış tesisler için, 31.12.2025 tarihine kadar başvuru yapılması koşuluyla, bir defaya mahsus olmak üzere dosya üzerinden istisnai değerlendirme yapılacaktır. Bu değerlendirme sırasında;
- Tesisin faaliyet gösterdiği ülkenin PIC/s üyesi olup olmamasına göre, ilgili otorite tarafından hazırlanmış güncel ve geçerli denetim raporları,
- Kılavuzda belirtilen başvuru formları, teknik bilgiler, ruhsatname sureti ve diğer ek belgeler,
- Yerinde denetim başvurusuna ilişkin yazılar (yerinde denetim başvurusu yapılmamış tesisler için ayrıca yapılması şartıyla) sunulacaktır.
- Başvuruların “Yurt Dışı İyi Üretim Uygulamaları (GMP) Ruhsata Esas Her Bir Ürün Başına Dosya Üzerinden Denetim Değerlendirme Başvurusu (Belgelendirme hariç)” doküman tipi ile yapılması gerekmektedir.
- Başvurular Müfettişler tarafından değerlendirilecek olup gerekli görülmesi halinde ek doküman talep edilebilecektir. Değerlendirme sonucuna göre GMP sertifikası düzenlenip düzenlenmeyecektir.
- Bu çerçevede dosya üzerinden denetim başvurusu yapılmamış 2010 öncesinde ruhsatlandırılmış ürünlere ait yerinde denetim başvuruları geçersiz sayılacaktır.
Kılavuz’un tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
- SGK Tarafından İşyeri Tescil Programlarında İşveren Vekili Tanımlanmasına İlişkin Kamuoyu Duyurusu Paylaşılmıştır
Sosyal Güvenlik Kurumu (“SGK”) tarafından hazırlanan İşyeri Tescil Programlarında 4857 Sayılı Kanun Kapsamında İşveren Vekili Tanımlanması adlı kamuoyu duyurusu (“Duyuru”) SGK’nın resmi sitesinde 23.09.2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Duyuru özetle aşağıdaki şekildedir;
- 6331 sayılı Kanun kapsamında iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütecek işveren/işveren vekillerinin İSG-KATİP sistemine kayıtlı olması ve SGK veri tabanında işveren/işveren vekili olarak görünmesi gerekmektedir.
- e-Devlet üzerinden yapılan yeni işyeri tescillerinde 4857 sayılı Kanuna göre işveren vekili atanabilmesi için alan eklenmiştir.
- Tescil edilmiş mevcut işyeri dosyaları için işveren vekili tanımlaması, SGK il müdürlükleri veya SGK merkezlerine başvuru yoluyla yapılacaktır.
- 5510 sayılı Kanun kapsamındaki işveren vekili uygulamasında herhangi bir değişiklik bulunmamaktadır.
Duyuru’nun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Zümbül Hukuk ve Danışmanlık
İnternet sitemizde bulunan her türlü bilgi ve belge Avukatlık Kanunu ve ilgili diğer mevzuat ile Türkiye Barolar Birliği’nin Avukatlık Meslek Kuralları dikkate alınarak Zümbül Hukuk ve Danışmanlık tarafından yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, bu yayınlarda kesinlikle reklam ve/veya ticari amaç güdülmemiştir. İnternet sitemizdeki her türlü bilgi ve belge genel geçer nitelikte olup hiçbir suretle bu yayınların eksiksiz, doğru, güncel ve güvenilir olduğu garanti ve taahhüt edilmemektedir. İnternet sitemizde yer verilen yayınlardaki bilgilerle ilgili olarak bir avukata/uzmana danışmadan söz konusu bilgi ve belgelere dayanılarak hareket edilmemelidir. İnternet sitemizdeki yayınlarda yer verilen linkler kamuya açık kaynaklardan elde edilerek yalnızca ziyaretçilerin diğer bilgi ve belgelere ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla bulunmaktadır. Bu linkler hiçbir şekilde link verilen kişi, kurum ve kuruluşları tavsiye ve/veya onay anlamına gelmemektedir. İnternet sitemizdeki yayınlar hiçbir şekilde hukuki danışmanlık sunulması veya internet sitemize herhangi bir suretle ulaşan ziyaretçiler ile avukat-müvekkil ilişkisi oluşturulduğu anlamına gelmemektedir. İnternet sitemizdeki tüm içerikler Zümbül Hukuk ve Danışmanlık mülkiyetindedir ve hiçbir içerik yazılı izin alınmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve atıf yapılmadan kullanılamaz.