MARKA HUKUKUNDA İTİBAR TAZMİNATI

 

  1. GİRİŞ

6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”), maddi ve manevi tazminat taleplerinin yanında markanın tüketici nezdinde saygınlığının yara almasını konu edinen itibar kaybı tazminatının da istenebileceğini madde 150/f.2’de açıkça düzenlemektedir.

Kanuna göre sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarının zarara uğraması halinde, hak sahibi tarafından itibar kaybı tazminatı talep edilebilecektir.

Dolayısıyla, sınai mülkiyet hakkı sahibinin fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancını kapsayan maddi zararı ile manevi ıstırabını konu alan manevi tazminat yanında markanın kötü ve uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda oluşan itibar kaybı için itibar tazminatı talep edilebilmektedir.

Bununla birlikte, doktrinde de kabul gören görüşe göre itibar tazminatı hem maddi tazminatın hem de manevi tazminatın özelliklerini içinde barındırmaktadır. Zira, itibar ilgili markanın müşteri nezdinde oluşturduğu imajın zedelenmesi gibi manevi tazminatta karşımıza çıkan soyutluğu içinde barındırırken diğer taraftan itibar kaybının yarattığı maddi zararı da içermektedir. Diğer bir ifade ile, itibar hem fiziksel olarak var olmayan hem de zedelenmesi halinde maddi zarara neden olan bir varlıktır.

 

  1. İTİBAR KAVRAMI

Bir markanın itibarı, markanın tüketici nezdinde oluşturduğu saygınlık ve güven duygusunu ifade etmektedir. Marka imajı, bir markanın güçlü-zayıf noktaları, olumlu ve olumsuz yanları gibi tüketicide oluşan tüketici algılarının aynı zamanda tüketicilerin marka ile doğrudan ve dolaylı bir şekilde yaşadıkları tecrübelerinin toplanmasıyla ortaya çıkan bir kavramdır.[1]

İtibar bir markanın piyasaya sunmuş olduğu ürünlerin kalitesi hakkında müşterilere yönelik olarak güveni çağrıştıran, fiziksel olarak var olmayan soyut bir varlıktır. İtibar markanın zaman içinde ve belli bir çabanın sarf etmesiyle oluşmaktadır. Bu nedenle, mevcut olan her bir markanın itibar kavramının içeriğini doldurduğundan bahsedilemez.

Mülkiyet hakkına konu ürün ve hizmetlerin itibarının zarar görmesi maddi ve manevi zararda olduğu gibi söz konusu hakka tecavüz hallerinde mümkün olmaktadır.

  1. İTİBAR TAZMİNATININ ŞARTLARI

Yazımızın en başında da ifade edildiği üzere, SMK’da itibar tazminatı maddi ve manevi tazminatların dışında düzenlenmiştir. Genel itibari ile sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.

Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilecektir.

SMK’da tazminat sorumluluğu 150. ve 151. maddelerde düzenlenmiştir. Ancak sınai mülkiyet hakkına konu ürün veya hizmetlerin itibar kaybına uğramasına yol açılması halinde bu fiilin esasında bir haksız fiil teşkil ettiği ve bu nedenle TBK’nun 49. maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğunun da uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Haksız fiil sorumluluğuna göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Sınai mülkiyet hakkına tecavüz nedeniyle hak sahibinin uğradığı maddi zarar, SMK m. 151/f.1 uyarınca fiili zarar ve yoksun kalınan kazancı kapsamaktadır. Fiili zarar, zarara uğrayan kişinin iradesi dışında, haksız fiil neticesinde, malvarlığının aktifinde azalma ya da malvarlığının pasifinde çoğalma meydana getiren zararlardır. Yani, marka sahibinin oluşan itibar kaybı nedeniyle satışını yapamadığı ürünler nedeniyle zarara uğraması halinde fiili zarardan söz edilebilecektir.

Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç ve sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli dikkate alınır.

Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin talep edebileceği diğer bir tazminat türü ise manevi tazminattır. Manevi tazminat hakkı, 6769 sayılı SMK’nun 149/1-ç ve 150. maddelerinde düzenlenmektedir. Buna göre, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, maddi tazminat yanında, manevi zararının tazmini için manevi tazminat da talep edebilecektir.

Ancak belirtmek gerekir ki manevi tazminatın ispatı ve hesaplanması nispeten maddi tazminat ve itibar tazminatın ispatı ve hesaplanmasına göre daha zor olabilmektedir. Bir şirketin marka tescilinden kaynaklanan haklarına tecavüz halinde, maddi zarar ve itibar tazminatı yanında, şirketin kişilik haklarının nasıl zarar gördüğünün izah edilmesi her zaman kolay olmayabilir.

Bununla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 56. maddesinde “haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik faaliyetleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek kimse”nin, bulunabileceği talepler arasında manevi tazminat talebi de yer aldığından, marka hakkı tecavüze  uğrayan gerçek veya tüzel kişinin, piyasada oluşturduğu kalite algısı, yarattığı güven ve imajda meydana gelebilecek tahribat gibi hususlar dikkate alınarak bir manevi zararın da meydana geldiği  kabul edilebilir. Eğer manevi tazminata hükmedilecek ise, TBK’nun 58. maddesi ile TTK’nun 56. maddesi birlikte gözetilmeli ve buna göre bir sonuca varılmalıdır.[2]

Sınai mülkiyet hakkı sahibi maddi tazminatın yanında hakka konu ürün veya hizmetlerin, kötü bir şekilde kullanılması veya üretilmesi ya da uygun olmayan biçimde piyasaya sürülmesi durumlarından hakka konu ürün veya hizmetlerin itibarı zarar görmesi halinde hak sahibi ayrıca itibar kaybı tazminatı talep edebilir.

İtibar tazminatı Yargıtay kararlarına da konu olmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.05.2009 tarihli, 2008/1536 Esas ve 2009/5629 Karar sayılı kararında “Davacı vekili, davalıların eylemlerinden müvekkili markasının itibarının da zarara uğradığını ileri sürerek ayrıca tazminata karar verilmesini istemiştir. 556 sayılı KHK.nin 68 nci maddesinde marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı helale uğrarsa, marka sahibinin, bu nedenle ayrıca bir tazminat isteyebileceği ifade edilmiştir. Maddi ve manevi tazminattan farklı olarak düzenlenen bu tür zarar istemine, 551 sayılı KHK.nin 142 ve 554 sayılı KHK.nin 54 ncü maddelerinde de yer verilmiştir. Anılan tazminat, işletmeden ziyade doğrudan markanın itibarına yönelik meydana gelen zararın giderilmesi amacını gütmektedir. Bu tazminatın gündeme gelmesinde önemli olan husus, markanın itibarının zarar görmesidir. O halde, davacının itibar tazminatı istemi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemesi doğru görülmemiştir.” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur. 

İtibar tazminatının, bir maddi tazminat mı yoksa manevi tazminat mı olduğu belli değildir. Öğretide de doğru olarak kabul edildiği gibi, bu tazminat bir malvarlığı değeri olan markaya ilişkin olması nedeniyle, bu yönüyle bir maddi zarar türüdür. Bunun yanında tecavüz sonucunda işletmenin ticari itibarı da zedelenmiş ise bir zarar, bu yönüyle de bir manevi zarar teşkil etmektedir.

İtibar tazminatında marka sahibinin, marka hakkında uzun yıllar içinde büyük çabalarla tüketiciler nezdinde inşa ettiği “kalite ve güven imajı”nın bir anda kaybolması ya da zedelenmesi durumu söz konusudur.[3] İtibar kaybı tazminatı ile markanın itibarının düzeltilmesi için yapılan giderlerin karşılanması amaçlanıyorsa itibar zararının bu yönüyle bir fiili zarar teşkil ettiği söylenebilir.[4] Markanın itibar kaybı sonucu, hak sahibinin beklenen kazancının sağlanamaması gündeme geldiğinde de itibar zararının bu yönüyle yoksun kalınan kazancı ifade ettiği söylenebilir.[5] Dolayısıyla, itibar tazminatının hem maddi hem manevi tazminat özelliği taşımakta olup, maddi ve manevi tazminata ek olarak istenebilen ve markanın imaj ve güven kurma maliyetinin talep edildiği bir tazminat türüdür.

Bir markada meydana gelen itibar kaybı, hukuka aykırı bir fiil ve kusurlu olarak bir başkasına ait malvarlığı değerine tecavüz edilmesi sonucunda oluştuğundan bu zararın doğmasına neden olan fiil bir tür haksız fiildir.

Bu nedenle, yukarıda da ifade edildiği üzere, itibar tazminatının talep edilebilmesi için şartların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde öncelikle haksız fiilin unsurlarının ele alınması gerekmektedir.

Öğretide ve yargı kararlarında haksız fiil sorumluluğunun bu hüküm lafzi yorumlanarak kusur, hukuka aykırı fiil, nedensellik bağı ve zarar unsurlarından oluştuğu kabul edilmektedir. Marka itibar kaybının haksız fiil sonucunda meydana gelmesi nedeniyle haksız fiilin bu sayılan unsurlarının somut uyuşmazlıkta varlığı gerekmektedir.

Marka itibar kaybının oluşabilmesi için markanın tanınmış olması ise zorunlu bir unsur olmamakla birlikte, öğretide piyasada pek bilinmeyen ve toplumda kalite algısı yaratmayan bir markanın itibar kaybına uğramasının zor olduğu ifade edilmektedir.[6]

Marka itibar tazminatının gündeme gelmesinde markaya yapılmış bir tecavüzün bulunması dışında işletmenin de zarar görmüş olması aranan bir şart değildir. Bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.05.2009 tarihli, 2008/1536 E. ve 2009/5629 K. sayılı Kararında şu ifadelere yer verilmiştir:

“davacı vekili, davalının eylemlerinden müvekkili markasının itibarının da zedelendiğini ileri sürerek ayrıca tazminata karar verilmesini istemiştir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 68 nci maddesinde marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı helale uğrarsa, marka sahibinin, bu nedenle ayrıca bir tazminat isteyebileceği ifade edilmiştir. Maddi ve manevi tazminattan farklı olarak düzenlenen bu tür zarar istemine, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 142 ve 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 54 ncü maddelerinde de yer verilmiştir. Anılan tazminat, işletmeden ziyade doğrudan markanın itibarına yönelik meydana gelen zararın giderilmesi amacını gütmektedir. Bu tazminatın gündeme gelmesinde önemli olan husus, markanın itibarının zarar görmesidir. Ayrıca, dahil olduğu işletmenin itibarının zarar görmesi koşul değildir.”

  1. İTİBAR ZARARINA SEBEP OLAN MARKAYA TECAVÜZ HALLERİ

İtibar zararı her markaya tecavüz halinde oluşmamaktadır. İtibar zararının meydana gelebilmesi için markanın olumlu imajının zedelenmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte farklı mal ve hizmetler için gerçekleştirilen her kullanım nedeniyle tanınmış markanın itibarına zarar verileceği sonucu çıkarılamaz. Somut olayın özelliğine göre itibar kaybının meydana geldiğine ilişkin koşulların iddia eden tarafça ispatlanması gerekir. Markaya tecavüz halleri Kanunda da yer verildiği şekilde genel olarak dört başlık altında ele alınabilir. Bunlar; (i) SMK m.150/f.2 uyarınca markanın itibarını zarara uğratan haller, (ii) taklit marka kullanımı, (iii) sulandırma ve (iv) lisans sözleşmesine aykırı marka kullanımıdır.

  1. SMK m.150/f.2 Kapsamında Markanın İtibarını Zarara Uğratan Tecavüz Halleri

Sınai mülkiyete konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarar görebilir. Markanın aynısının yahut benzerinin, önceki markanın kullanılmış olduğu mal veya hizmetlerin niteliği ile uygun olmayan sonraki mal veya hizmetlerde kullanılması sonucunda da marka itibarının zarar görmesine sebep olunabilir. Markanın önceki kullanılmış olduğu mal veya hizmetlerin niteliği ile uygun olmayan bir biçimde kullanılması suretiyle de markanın itibarına zarar verilebilir. 

Markanın itibarının zarara uğradığı hallerden biri de sonraki kullanım halinin önceki markanın hitap ettiği kitle nezdinde kanuna zıt durumların çağrıştırmasına sebep olmasıdır.[7]

Önceki markanın imaja aykırı mal veya hizmetlerde kullanıldığı birtakım hallerde taraf mal veya hizmetlerin niteliklerinden kaynaklanan uyumsuzluk meydana gelebilmektedir. Çünkü, markanın kullanıldığı mal veya hizmetler de marka imajının oluşturulmasında önemli bir role sahiptir.[8] Bu tür uyumsuzluk halinde sonraki kullanım halindeki mal veya hizmetlerin taşıdığı nitelikler, diğerinde ise önceki kullanım halindeki mal veya hizmetlerin niteliğinden ziyade marka sahibinin markası için çaba sarf ederek yaratmış olduğu imaj dikkate alınarak inceleme yapılmaktadır.[9]

  1. Taklit Marka Kullanımı

Taklit marka kullanımı SMK m. 29/1 (b) ve (c) bentlerinde markaya tecavüz hallerinden biri olarak düzenlenmiştir. Taklit marka kullanımı, markaya sahiplik eden kişinin izni olmadan markayı yahut ayırt edilmeyecek derecede benzer bir işareti kullanmakla gerçekleşmektedir.

Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak da markanın taklit edilmesi olarak düzenlenmiştir.

  1. Sulandırma

Sulandırma kavramı SMK m.6/f.5 hükmünde düzenlenmektedir. Kanuna göre, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.

Yani sulandırmanın gerçekleşebilmesi için toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın söz konusu olması gerekmektedir. Özetle sulandırma; tanınmış marka sahibi markasının ticari itibarı kullanılarak markadan yararlanılması ve sonuç olarak markanın ayırt ediciliğinin zorlaşması halidir. Sulandırma kavramından yargı kararlarında da bahsedilmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.06.2014 tarihli, 2014/3417 E., ve 2014/11922 K. sayılı Kararında;

“Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca taraf markaların esas unsurları ve yazılışlarının birbirine çok benzediği, davacıya ait "WD 40" ibareli markanın 02, 04 nolu sınıflar yönünden 2010 yılı itibari ile tanınmış marka kriterini yerine getirdiği, yüksek ayırt ediciliğe sahip davacı markasının benzeri niteliğinde olan ve genel olarak benzer mallar yönünden tescilli bulunan davalıya ait 2010/52145 tescil nolu "vvd40" ibareli markanın ortalama tüketiciler tarafından davacı markası ile karıştırma ihtimalinin bulunduğu, davacı markaların toplumda ulaşmış olduğu tanınmışlık düzeyi dikkate alındığında davacıya ait markanın sulandırma halinin olduğu ve tescilin kötü niyetli yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” denilmiştir.

  1. Lisans Sözleşmesine Aykırı Marka Kullanımı

Lisans sözleşmesi, sınai haklara ilişkin lisans sözleşmelerinde ekonomik ve ticari değeri olan bir sınai hakkı münhasıran kullanma hakkına sahip olan kişinin (lisans veren) sahip olduğu bu hakkın kullanımını lisans bedeli karşılığında kısmen veya tamamen bir başkasına (lisans alana) devrettiği sözleşmedir.[10]

Lisans alan markayı işlevine uygun olarak ve tescil edildiği mal ve hizmetler kapsamında kullanmalıdır. Aksi takdirde lisans sözleşmesine aykırı marka kullanımı nedeniyle de itibar kaybı zararı meydana gelebilecektir.

  1. İTİBAR KAYBININ İSPATI

İtibar kaybına neden olan fiil esas olarak markayı kötü kullanarak itibarına zarar vermektir. Kötü kullanma, markanın orijinaline göre daha kalitesiz bir üründe kullanma, ürünü kötü ambalajlama ve kötü koşullarda piyasaya sunma gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır.

Öğretide, itibar kaybı tazminatına hükmolunabilmesi için, markanın tanınmış olması şartının bulunup bulunmadığı hususunda ortak bir görüş bulunmamaktadır. İtibar tazminatına dayanak maddede markaya konu mal veya hizmetin kötü üretim ve kullanımından bahsedildiğinden itibar tazminatının tanınmış ve kalite sembolü haline gelmiş markalar için söz konusu olabileceğini kabul eden görüşler bulunmaktadır.[11]

İtibar tazminatı davasının açılması halinde tazminat talebinde bulunan hak sahibinin markanın olumlu bir imaja sahip olduğunu ve markanın sonraki kullanımının ilgili kesim nezdinde olumsuz bağlantılar yarattığını ispat etmesi gerekmektedir.[12] Ayrıca, markanın itibar kaybı neticesinde tazminata hükmedilebilmesi için markanın soyut olarak ihlale maruz kalması yeterli görülmemekte; itibardaki kaybın ne şekilde gerçekleştiği ve bu kaybın nasıl telafi edilebileceği hususlarının da ortaya konulması beklenmektedir. Bu hususta da ispat yükü, itibar tazminatını talep eden kişiye düşmektedir.[13]

 

  1. SONUÇ

İtibar, markaya ait ürün ve hizmetlerin satılmasında ve tüketiciler tarafından kullanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Zira, bir markanın itibarı zarar görürse o markanın ticari geliri de azalacaktır. Bu nedenle, kanun koyucu üçüncü kişilerin haksız fiillerinden markanın itibarını korumak adına itibar tazminatını açıkça hükme bağlamıştır. Ancak itibar kaybı tazminatı maddi tazminat ve manevi tazminat arasında kendine has birtakım özellikleri içinde barındırarak her iki tazminat türüne de benzemektedir.

İtibar tazminatının talep edilebilmesi için hak sahibine ait markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması ve bu kullanım sonucunda markanın itibarının tüketici nezdinde yıpratılmış veya ciddi oranda erozyona uğraması gerekmektedir. Aynı zamanda tüm marka hakkına tecavüz hallerinde olduğu gibi itibar kaybına neden olan tecavüz halleri de bir çeşit haksız fiil teşkil ettiğinden haksız fiile özgü kusur ve illiyet bağı unsurlarını da içermesi koşul olarak aranmaktadır. İtibar tazminatı davalarında itibar kaybının ne şekilde gerçekleştiği ve bu kaybın tazminat ile telafi edilebileceğinin ispatlanması itibar tazminatını talep eden kişinin üzerindedir.

 

KAYNAKÇA

Arslan KAYA, Marka Hukuku, Arıkan, İstanbul, 2006

Bilge AYTUĞAR, Sultan KÜÇÜK, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İtibar Kaybı Tazminatı Makalesi

Gül BÜYÜKKILIÇ, Marka Hukukunda Tanınmış Markanın Sulandırmaya Karşı Korunması, 2019,

Hayri BOZGEYİK, Marka Hakkının Korunması, İstanbul 2019

Murat ORUÇ, Haksız Rekabette Maddi Tazminat Davası, İstanbul 2009

Saibe Oktay ÖZDEMİR: “Fikri Nitelikteki Sınai Değerler Üzerindeki Haklar ile Bunlara İlişkin Verilen Lisansın Hukuki Niteliği”, Prof. Dr. Ergun Özsunay’a Armağan, İstanbul 2004, s. 586, (makale)

T. Sabri ERDİL, Yeşim UZUN, Marka Olmak, Beta, İstanbul, 2010

 

Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul 2018 

Ziyaddin ALİZADA, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı Marka Hukukunda İtibar Tazminatı Yüksek Lisans Tezi

 

Saygılarımızla,

Zümbül Hukuk ve Danışmanlık

info@zumbul.av.tr   


[1] T. Sabri ERDİL, Yeşim UZUN, Marka Olmak, Beta, İstanbul, 2010, s. 90.

[2] Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı İstanbul 2018, s. 815

[3] Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı İstanbul 2018, s. 818

[4] Bilge AYTUĞAR, Sultan KÜÇÜK, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İtibar Kaybi Tazminatı Makalesi, s.113, Hayri BOZGEYİK, Marka Hakkının Korunması, İstanbul 2019, s. 187. 

[5] Bilge AYTUĞAR, Sultan KÜÇÜK, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Marka Hakkına Tecavüzden Doğan İtibar Kaybi Tazminatı Makalesi, s.113

[6] Arslan KAYA, Marka Hukuku, Arıkan, İstanbul, 2006, s. 299

 

[7] Ziyaddin ALİZADA, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı Marka Hukukunda İtibar Tazminatı Yüksek Lisans Tezi, s. 74

[8] Gül BÜYÜKKILIÇ Marka Hukukunda Tanınmış Markanın Sulandırmaya Karşı Korunması, 2019, onikilevha, s. 352

[9] Gül BÜYÜKKILIÇ, Marka Hukukunda Tanınmış Markanın Sulandırmaya Karşı Korunması, 2019, onikilevha, s. 352

[10] Saibe Oktay ÖZDEMİR: “Fikri Nitelikteki Sınai Değerler Üzerindeki Haklar ile Bunlara İlişkin Verilen Lisansın Hukuki Niteliği”, Prof. Dr. Ergun ÖZSUNAY’a Armağan, İstanbul 2004, s. 586, (makale)

[11] Arslan KAYA, Marka Hukuku, İstanbul 2006. s. 299, Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı İstanbul 2018, s.820

[12] Ziyaddin ALİZADA, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı Marka Hukukunda İtibar Tazminatı Yüksek Lisans Tezi, s. 120, Gül BÜYÜKKILIÇ, Marka Hukukunda Tanınmış Markanın Sulandırmaya Karşı Korunması, 2019, onikilevha, s. 691

[13] Murat ORUÇ, Haksız Rekabette Maddi Tazminat Davası, İstanbul 2009. ORUÇ, s. 87