Enflasyon Karşısında Yitirilen Değerinin Karşılanmaması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Şahıs Hukuku, Anayasa Mahkemesi

Anayasa Mahkemesi’nin, başvurucunun, mahfuz miras payının sağlar arası işlemlerle diğer mirasçılara aktarıldığı gerekçesiyle açılan tenkis davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, yargılama sonucunda hükmedilen tazminatın güncel değeri karşılamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü 2018/38147 numaralı başvurusu neticesinde verdiği karar 20.12.2021 tarihli ve 31695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

  • Olayın Özeti

Başvurucular 27/2/1988 tarihinde ölen R.D.nin kız çocuklarıdır. Başvurucular ve diğer iki kız kardeşleri R.K. ve E.Y. 8/2/1989 tarihinde İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde erkek kardeşleri A.R.D. ve M.D. ile kız kardeşleri R.Ş. aleyhine tasarrufun iptali ve tenkis davası açmıştır. Dava dilekçesinde, babalarının sağlığında bedelini ödeyerek sekiz taşınmazı erkek kardeşleri adına satın aldığını belirtmişlerdir.

Başvurucular dilekçelerinde, kız kardeşleri R.Ş.ye verilen taşınmazın R.Ş. tarafından ivazsız olarak iki erkek kardeşe devredildiğini ifade etmişlerdir. Davacı kız kardeşler netice olarak muvazaalı olduğunu belirttikleri temliklerin miras paylarına isabet eden kısmının iptal edilmesini, bunun mümkün olmaması hâlinde ise tenkisini talep etmiştir.

Davalı kız kardeş R.Ş. ise Mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde, taşınmazların babaları tarafından satın alınarak iki erkek kardeş ve (bazılarının) kendisi adına tescil edildiğini belirtmiş; babalarının kız evlatlarını bir yük olarak gördüğünü, kendisine diğer kız kardeşlerinden farklı muamele etmesinin sebebinin aile baskısıyla yaptığı evliliğinin iyi gitmemesinden duyduğu vicdani rahatsızlık olduğunu ifade etmiştir.

Mahkeme 6/12/2005 tarihli kararıyla tapuların iptali istemini reddetmiş, davayı bir tenkis talebi olarak kabul edip R.Ş. hakkındaki davayı reddetmiş, diğer davalılar A.R.D. ve M.D. tarafından her bir davacıya ayrı ayrı 212.256.159.773 TL ödenmesine hükmetmiş, ayrıca bu tutara dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar vermiştir.

Mahkeme kararı Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19/12/2006 tarihli kararıyla bozulmuştur. Kararın gerekçesinde, murisin davalılara temlik ettiği herhangi bir taşınmaz bulunmadığından ve davalılar tarafından satın alınan taşınmazların bedelinin muris tarafından ödenmesi söz konusu olduğundan tenkis hesabının bedele hasren yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda, davalılarca satın alınan taşınmazlar için muris tarafından ödenen tutarın satın alma gücündeki değişikliklerin tenkis edilecek tutarın belirlenmesinde hesaba katılması gerektiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca bir taşınmaza ilişkin tenkis yöntemi eleştirilmiş ve bu yöntemin usulüne uygun bulunmadığı vurgulanmıştır. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 21/3/2007 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

Bozma kararında belirtildiği üzere tenkis hesabının bedele hasren yapılması gerekir. Bedele hasren tenkis hesabında önemli olan husus miras bırakan tarafından ödenmiş olan bedelin denkleştirici adalet kuralları uyarınca ölüm tarihinde ulaştığı değerin bulunmasıdır. Başvurucular bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçelerinde, taşınmazların resmî satış sözleşmesindeki değil gerçek değerlerinin belirlenerek tenkis hesabının yapılması gerektiği ileri sürülmüştür.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 1/3/2018 tarihli kararıyla mahkeme kararını bozmuştur. Kararın gerekçesinde, Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen kararın gereği tam olarak yerine getirilmediği gibi bozma kararında işaret edilen hususlarda alınan 16/2/2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikler giderilmeksizin neticeye gidildiği belirtilmiştir.

Ayten Saka 24/12/2018 tarihinde, Nurten Saka ise 2/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

  • Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi yapmış olduğu değerlendirmede 743 sayılı mülga Kanun'un 517. maddesinde mirasın, ölüm ile açılacağının ve murisin ölümüne bağlı olmayan teberru ve taksimlerinin, mirasa alakaları noktasından mirasın açıldığı gündeki hâline göre takdir edileceğinin hükme bağlandığının not edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Yargıtay içtihadında da tenkise tabi tutulacak mal varlığının ölüm tarihindeki değerinin hesaba katılması gerektiği kabul edildiğini ifade edilerek işbu uyuşmazlık kapsamında Mahkemenin ihtilaf konusu taşınmazların ölüm tarihindeki değerini esas alarak tenkis tutarını hesaplaması keyfî ve temelsiz olmadığı belirtilmiştir.

Buna karşın Anayasa Mahkemesi, özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde taraflardan biri aleyhine açık dengesizliklerin oluşmasından kaçınılması gerektiğini ifade etmiştir.

Bu doğrultuda, murisin ölüm tarihi -27/2/1988- itibarıyla varlığı tespit edilen bir alacağın yaklaşık otuz yıldan fazla bir süre sonra ödenmesinin başvuruculara ciddi bir külfet yüklediği; başvurucuların bu süre zarfında 413,51 TL'lik alacaklarına kavuşamadığı gibi bunu değerlendirme ve enflasyon karşısında değer yitirmesini engelleyecek önlemler alma fırsatı elde edemedikleri vurgulanmıştır. Mirasın açıldığı 1988 yılı Şubat ayında Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 100 TL'lik bir mal varlığının -örneğin- başvurucular tarafından başlatılan yargısal sürecin nihayete erdiği 25/10/2018 tarihinde 1.183.487,93 TL'ye ulaştığı gözetildiğinde 413,51 TL'lik alacağın sadece yasal faiz ilave edilerek ödenmesinin başvurucuların mağduriyetinin giderilmesinde yetersiz kalacağının açık olduğu ifade edilmiştir.

İncelenen başvuruda; başvurucuların alacağının enflasyon karşısında yitirilen değerinin karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bahsi geçen Anayasa Mahkemesi kararına buradan ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Zümbül Hukuk ve Danışmanlık

info@zumbul.av.tr