Bultenler
Haftaya Dair Hukuki Gelişmeler
1.Bir Turizm Şirketi Tarafından Gerçekleştirilen Veri İhlali Bildirimine İlişkin KVKK Kamuoyu Duyurusu Yayımlanmıştır
Konuya ilişkin inceleme devam etmekle birlikte, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (“KVKK”) 06.07.2023 tarih ve 2023/1165 sayılı Kararı ile söz konusu veri ihlali bildiriminin (“Bildirim”) Kurumun internet sayfasında ilan edilmesine karar verilmiştir.
Veri sorumlusu sıfatını haiz Oden İnşaat Turizm ve Tic. AŞ (Çeşme Ilıca Hotel SPA&Wellness Resort) tarafından Kuruma iletilen kişisel veri ihlali bildiriminde özetle;
- İhlalin 20.06.2023 tarihinde gerçekleştiği ve aynı gün tespit edildiği,
- Veri sorumlusuna e-posta yoluyla oltalama saldırısı gerçekleştirilmesi neticesinde, saldırganlar tarafından booking.com booking extranet ekranına erişim sağlandığı,
- İlgili ekranda veri sorumlusunun müşterilerine ait ad soyad, rezervasyon tarihi, tel numarası, e-posta adresi bilgilerinin yer aldığı,
- Saldırganlar tarafından ilgili ekrandan veri sorumlusunun müşterilerine e-posta gönderildiği ve kredi kartı bilgilerinin elde edilmeye çalışıldığı,
- İhlalden etkilenen ilgili kişi sayısının 155 olduğu,
- İlgili kişilerin veri ihlali ile ilgili olarak veri sorumlusunun “Altınyunus mahallesi 3447 Sk. No:2 Ilıca Çeşme İzmir” adresinden, oden@hs03.kep.tr e-posta adresinden veya 0232 723 31 31 telefon numarasından bilgi sağlayabilecekleri
bilgilerine yer verilmiştir.
Bahsi geçen kamuoyu duyurusunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
2.Adalet Divanı Hukuk Sözcüsü’ne Göre, Kimlik Kartlarında Parmak İzinin Zorunlu Olarak Toplanıp Saklanması Meşrudur
C-61/22 sayılı dosyaya ilişkin olarak Adalet Divanı Hukuk Sözcüsü'nün görüşüne göre, 2019/1157 Sayılı Yönetmelik (“Yönetmelik”) [1]ile, 2 Ağustos 2021 tarihinden itibaren Avrupa Birliği (“AB”) üye devletleri tarafından yeni verilen tüm kimlik kartlarında, yüksek güvenlikli bir depolama ortamında kart sahibinin parmak izi görüntüsünün bulunması yükümlülüğü getirilecektir.
Kasım 2021'de, bir Alman vatandaşı Almanya'nın Wiesbaden şehrinde yeni bir kimlik kartı başvurusunda bulunmuştur. Vatandaş kimlik kartının, kartın çipine parmak izinin eklenmeden verilmesini talep etmiştir. Ancak Wiesbaden Şehri, 2 Ağustos 2021'den itibaren yeni kimlik kartlarının çipinde parmak izinin depolanmasının zorunlu olduğunu belirterek başvuruyu reddetmiştir.
Hukuk Sözcüsü Laila Medina, 2019/1157 Sayılı Yönetmeliğin, Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Anlaşmanın (“TFEU”) 21(2) maddesi uyarınca doğru bir şekilde kabul edildiğini ve Avrupa Birliği vatandaşlarının üye devletler içinde serbestçe dolaşma ve ikamet etme hakkının kolaylaştırılmasını amaçladığını belirtmiştir.
Hukuk Sözcüsü, bu hakkın AB vatandaşlarının misafir üye devletin günlük yaşamına tam olarak entegre olmasına izin verdiğini vurgulamaktadır. Ulusal kimlik kartları, hem AB vatandaşları hem de yerleşikler için aynı amaca hizmet etmektedir ve kimliklerin güvenilir ve serbest dolaşımın sınırsızlığının sağlanması için önemlidir.
Ulusal kimlik kartlarının standartlaştırılması ve güvenilirliğinin artırılması, dijital parmak izlerinin eklenmesi de dahil olmak üzere, bu kartların otoriteler ve hizmet sağlayıcılar tarafından daha güvenilir ve geniş kabul görmesini sağlayarak serbest dolaşım hakkının kullanımına doğrudan fayda sağlamaktadır.
Bu, sonuç olarak seyahat eden AB vatandaşları için rahatsızlığı, maliyeti ve idari engelleri azaltmaktadır. Hukuk Sözcüsü Laila Medina, TFEU'nun 77(3) maddesi uyarınca Konsey'e verilen yetkinin sınır kontrol politikasıyla sınırlı olarak anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle, bu kapsamın ötesine geçen 2019/1157 sayılı Yönetmelik, işbu hükmün kapsamına girmeyecektir.
2019/1157 sayılı Yönetmeliğin getirdiği sınırlamaların meşru genel bir çıkarı karşıladığı konusunda, Hukuk Sözcüsü, ulusal kimlik kartlarının biçimleri ve güvenlik özelliklerindeki birlik eksikliğinin sahtecilik ve belge sahteciliği riskini artırdığını ileri sürmektedir. Bu nedenle, söz konusu riskleri önlemeyi ve bu kartların kabulünü teşvik etmeyi amaçlayan 2019/1157 sayılı Yönetmeliğin getirdiği sınırlamalar, güvenliği artırma ve sahtecilikle mücadele hedefini yerine getirmektedir.
Ayrıca, Hukuk Sözcüsü Laila Medina, 2019/1157 sayılı Yönetmeliğin getirdiği sınırlamaların uygun olduğu ve orantılılığın aşılmadığı sonucuna varmıştır. Hukuk Sözcüsü, parmak izlerinin toplanması ve saklanması yöntemine kıyasla eşit derecede uygun ancak daha az müdahaleci bir yöntem olmadığını düşünmektedir. Ayrıca, yönetmelik, biyometrik tanımlayıcıların yanlış ve kötüye kullanımına karşı korumayı sağlayacak yeterli önlemleri içermektedir. Yönetmelik, AB düzeyinde ulusal veya merkezi veri tabanlarının oluşturulmasını veya sürdürülmesini öngörmemektedir.
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’nün (“GDPR”) 35(10) maddesi uyarınca bir veri koruma etkisi değerlendirmesi gerekliliği konusunda, Hukuk Sözcüsü, GDPR ve 2019/1157 sayılı Yönetmeliğin AB hukuk hiyerarşisinde ikincil düzenlemeler olarak eşit bir statüde olduğunu ifade etmiştir.
Basın açıklamasının tam metnine (İngilizce) buradan ulaşabilirsiniz.
3.TÜİK Tarafından Haziran 2023 TÜFE Oranı Belirlenmiştir
Türkiye İstatistik Kurumu (“TÜİK”) tarafından yapılan açıklamaya göre Tüketici fiyat endeksi (“TÜFE”) değişimi 2023 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre %3,92, bir önceki yılın Aralık ayına göre %19,77, bir önceki yılın aynı ayına göre %38,21 ve on iki aylık ortalamalara göre %59,95 olarak gerçekleşmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesine göre “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.”. Buna göre Haziran ayı kira artış oranı %59,95 olarak tespit edilmiştir. Ancak konut kiralarına ilişkin %25 sınırlama devam etmektedir. Bir başka deyişle, %59,95’lik oran konut kiralarına uygulanmayacaktır.
Bahsi geçen açıklamanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
4.Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı Yayımlanmıştır
Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı (Karar Sayısı: 7346) (“Karar”), 7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Söz konusu Karar’a göre mal teslimleri ile hizmet ifalarına uygulanacak katma değer vergisi oranları;
- Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi işlemler için % 20
- Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 10
olarak değiştirilmiştir.
Karar yayımını izleyen üçüncü gün olan 10 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Konuya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
5.Harçlar Kanununa Bağlı Tarifelerde Yer Alan Maktu Harç Tutarları Yeniden Belirlenmiştir
7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı (Karar Sayısı: 7344) (“Karar”) ile Harçlar Kanununa bağlı tarifelerde yer alan maktu harç tutarları yeniden belirlenmiştir.
Söz konusu karara göre:
- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı, (9) sayılı tarifenin "II- Sürücü belgesi harçları" başlıklı bölümü hariç olmak üzere,[2] tarifelerde yer alan ve 2023 yılında uygulanan maktu harç tutarları (maktu ve nispi harçların asgari ve azami miktarlarını belirleyen hadler dahil) %50 oranında artırılmıştır,
- (8) sayılı tarifenin "VIII-Yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım izin harcı" başlıklı bölümünün (1) numaralı fıkrasında[3] yer alan harç tutarı 20.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir.
Karar yayımı tarihini izleyen gün yürürlüğe girecektir.
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Konuya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
6.Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü Maddesinde Yer Alan Tevkifat Nispetlerinde Değişiklik Yapılmıştır
7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı (Karar Sayısı: 7343) (“Karar”) ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde yer alan tevkifat nispetlerine ilişkin 12/1/2009 tarihli ve 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararda değişiklik yapılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu Karar’a göre:
- 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin dördüncü fikrası[4] kapsamında, payları Borsa Istanbul'da işlem gören tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kâr payı sayılan tutarlar üzerinden % 0 oranında tevkifat yapılacaktır.
- .yayımı tarihinde yürürlüğe girecektirKarar, yayımı tarihinden itibaren iktisap edilen paylara ilişkin olarak uygulanmak üzere,
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Konuya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
7.Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)’de Değişiklik Yapılmıştır
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından hazırlanan Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2023/16) (“Tebliğ”) 08/07/2023 tarihli ve 32242 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanmıştır.
Söz konusu Tebliğ’e göre:
- Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)'in 10/C maddesinin birinci fıkrasındaki (“Fıkra”) ibare “yüzde 57,00” olarak değiştirilmiştir.[5] Buna göre gerçek ve tüzel kişi için hesaplanan paylardan düşük olanı yüzde 57,00’ın altında kalan bankalar için 5 puan ilave edilecektir.
- Aynı fıkrada yer alan ilave oran, gerçek ve tüzel kişi için ayrı ayrı ilgili hesaplama tarihi ve öncesindeki son iki hesaplama tarihi itibarıyla hesaplanan Türk lirası mevduat/katılım fonunun toplam mevduat/katılım fonu içindeki paylarından yüksek olanı dikkate alınarak uygulanacaktır.
- Bu Tebliğ 7/7/2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bahsi geçen Tebliğ’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
8.5602 Sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Düzenlenen Şans Oyunları Vergisi Oranları Yeniden Belirlenmiştir
5602 Sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesinin Dördüncü Fıkrasındaki Oranlar Yeniden Belirlenmesine İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı (Karar Sayısı: 7347) (“Karar”), 7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Söz konusu Karara göre 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan şans oyunları vergisi oranlarının;
- spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde % 10,
- at yarışlarında %14 ve
- diğer şans oyunlarında %20
olarak uygulanmasına karar verilmiştir..
Karar yayım tarihi olan 7 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bahsi geçenKarar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Konuya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
9.Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de Değişiklik Yapılmıştır
Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/14)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2023/15) (“Tebliğ”), 7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Söz konusu Tebliğ’e göre
- Yurt içi yerleşik gerçek kişilerin bankalardaki, yurt içi yerleşik tüzel kişilerin 31/12/2021 ile 30/6/2023 tarihleri arasındaki herhangi bir tarihte bankalarda mevcut olan ABD doları, Euro ve İngiliz sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevirilecektir.
- Tebliğ yayım tarihi olan 7 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bahsi geçen Tebliğ’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
10.Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin Nispetlerinde Değişiklik Yapılmıştır
7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı (Karar Sayısı: 7345) (“Karar”) ile banka ve sigorta muameleleri vergisi nispetlerinin tespiti hakkındaki 28/8/1998 tarihli ve 98/11591 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararda değişiklik yapılmasına ilişkin Kararın yürürlüğe konulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu Karara göre:
- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 33 üncü maddesinde yer alan banka ve sigorta muameleleri vergisi nispetlerinin tespitine ilişkin 28/8/1998 tarihli ve 98/11591 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararın 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "%10" ibaresi "%15" şeklinde değiştirilmiştir.
- Karar, yayımı tarihinden itibaren kullandırılacak tüketici kredilerine uygulanmak üzere, yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir.
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Konuya ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı (“GİB”) duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
11.Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği Yayımlanmıştır
8 Temmuz 2023 tarihli ve 32242 sayılı Resmî Gazete’te Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“TİTCK/ Kurum”) tarafından hazırlanan homeopatik tıbbi ürünlerin istenen etkililik ve güvenliliğe ve gereken kaliteye sahip olmalarını sağlamak üzere, ruhsatlandırma, ambalajlama ve dağıtım işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar ile ruhsatlandırılmış homeopatik tıbbi ürünlere ilişkin uygulamaları belirlemek amacıyla “Homeopatik Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği” (“Yönetmelik”) yayımlanmıştır.
Söz konusu Yönetmelik’e göre:
- Yönetmelik, endüstriyel olarak hazırlanmış, geleneksel veya endüstriyel proses içeren bir yöntemle üretilmiş homeopatik tıbbi ürünler ile bunlar için ruhsat başvurusunda bulunan veya ruhsat verilmiş olan gerçek ve tüzel kişileri kapsamaktadır. Buna karşın, Yönetmelik, 27/5/2023 tarihli ve 32203 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri saklı kalmak kaydıyla araştırma ve geliştirme çalışmalarında kullanılması amaçlanan tıbbi ürünleri, hayvanlara ve bitkilere yönelik hazırlanan homeopatik tıbbi ürünleri, hasta için özel olarak hekim tarafından reçete edilen ve eczanede bu formüle göre hazırlanan her türlü majistral ilacı, yetkili üretici tarafından ileri işlemlerde kullanılması amaçlanan yarı mamul ürünleri kapsamamaktadır.
- Yönetmeliğin 4. Maddesinde yer alan tanımlara göre:
- Homeopatik stok: Homeopatik tıbbi ürünün potenslerinin hazırlanmasında kullanılan; başlangıç maddesi ve/veya taşıyıcı madde ile oluşturulan ana tentürü ya da maseratı olabilen preparatları,
- Homeopatik tıbbi ürün: Farmakopede tanımlanmış olan homeopatik üretim prosedürüne uyumlu, homeopatik stoktan hazırlanan beşeri tıbbi ürünü ifade etmektedir.
- Yönetmelik hükümlerine göre Kurum tarafından ruhsatlandırılmayan hiçbir homeopatik tıbbi ürün piyasaya sunulamayacaktır. Bu bağlamda ruhsat başvurusunu Türkiye’de yerleşik bulunan gerçek veya tüzel kişiler, bir homeopatik tıbbi ürünü piyasaya sunmak amacıyla ruhsat alabilmek için Yönetmelik hükümlerine göre Kuruma ruhsat başvurusu yapacaklardır. TİTCK, başvuru olması hâlinde fiyat tarifesinde yer alan bir ücrete tabi olmak kaydı ile ruhsat başvurusu öncesinde veya ruhsatlandırma süreci içinde başvuru sahibine bilimsel tavsiye verebilecektir. Kurum tarafından gerekli görüldüğü hâller, mücbir sebepler veya zorunlu hâller dışında; ruhsat başvuruları sadece elektronik olarak kabul edilecek ve ruhsatlandırma sürecindeki tüm yazışmalar sadece elektronik ortamda gerçekleştirilecektir.
- Homeopatik tıbbi ürünlerin eczane harici mecralarda satıldığının tespiti hâlinde, Kanunun 18 inci maddesi ile 18/12/1953 tarihli ve 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun 43 üncü maddesine göre işlem yapılıacaktır.[6]
Yönetmelik 8 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bahsi geçen Yönetmelik’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
12.Yurt Dışı Üretim Tesislerinin GMP Denetimleri İçin Yapılacak Müracaatlara Dair Kılavuz TİTCK Tarafından Güncellenmiştir
10.07.2023 tarihinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (“TİTCK/Kurum”) resmi internet sitesinde 30.12.2022 tarihinde yayımlanan “Yurt Dışı Üretim Tesislerinin GMP Denetimleri İçin Yapılacak Müracaatlara Dair Kılavuz” (“Kılavuz”) güncellenmiştir. Güncellenen Kılavuz 07.07.2023 tarihli ve E-24931227-000-14046 sayılı Makam Oluru ile yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Kılavuz’a göre;
- İlaç Denetim Daire Başkanlığı, Yurt Dışı Tesis Denetimleri Başvuru ve Takip Birimine yapılan tüm başvuruların zaman kaybına neden olunmaması için Kılavuz’da belirtilen gerekli belgeler ile eksiksiz bir şekilde yapılması önem arz etmektedir.
- Kılavuzun amacı; yurt dışında üretilen ve ülkemize ithal edilecek olan beşeri tıbbi ürünlerin imalat yerlerinin İyi İmalat Uygulamaları denetim başvurularının değerlendirilmesi ve denetim süreçlerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
- Kılavuz, yurt dışında üretilen ve ülkemize ithal edilecek olan beşeri tıbbi ürünlerin ve ileri tedavi tıbbi ürünlerinin imalat yerlerinin İyi İmalat Uygulamaları denetim başvuruları ve denetim süreçlerini kapsamaktadır.
- Gerekli hallerde ülkemizde ruhsatlandırılmamış ve/veya ruhsatlandırıldığı hâlde çeşitli sebeplerle piyasada bulunmayan beşerî tıbbi ürünlerin Yurt Dışından İlaç Temini ve Kullanımı Kılavuzu kapsamında yurt dışından temini durumlarında söz konusu ürünler de bu Kılavuz kapsamında değerlendirilmektedir.
- Yurt dışında üretilip ülkemize ithal edilecek ürünlerin bulk üretim, primer ambalajlama, sekonder ambalajlama, kalite kontrol testlerinin yapıldığı laboratuvarlar ve seri serbest bırakma faaliyetlerinin GMP denetimleri bu kılavuz hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir.
- Üretim aşamalarının tümünün aynı üretim yerinde yapılması durumunda Kurum tarafından yapılacak GMP denetimi tüm aşamaları içerecektir.,
- Biyoteknolojik/biyobenzer ürünlerin, etkin maddesi biyolojik kaynaklı olan biyolojik ürünlerin ve ileri tedavi tıbbi ürünlerin etkin maddeleri denetimi yapılacak üretim yerinden farklı bir yerde üretiliyorsa, söz konusu üretim yerinin GMP denetimi için de başvuru yapılması gerekmektedir.
- Kriz, acil durumlar, salgın, pandemi gibi halk sağlığını tehdit eden olağanüstü durumlardan kaynaklı kısıtlamalar nedeniyle beşeri tıbbi ürünlerin üretim ve tedarik süreçleri ile ilgili yaşanabilecek aksaklıkların azaltılması, ürünlerin piyasaya arzının devamlılığı ile vatandaşların tedavileri için gerekli olan beşeri tıbbi ürünlere erişiminin sürekliliğinin sağlanması amacıyla Kurumca alınan tedbirler kapsamında ulusal ve uluslararası kısıtlamalar nedeniyle yurt dışında bulunan üretim tesislerinde yerinde GMP denetimlerinin gerçekleştirilememesi durumunda aşağıdaki hükümler kapsamında değerlendirme yapılabilecektir.
Bahsi geçen Kılavuz’un tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
13.Endikasyon Dışı/Yurtdışı İlaç Kullanımına İlişkin Onay Süreleri Uzatılmıştır
10.07.2023 tarihinde Türkiye İlaç ve Tıbbi İlaç Kurumu’nun (“TİTCK”) resmi internet sitesinden yapılan duyuruya (“Duyuru”) göre 01.12.2022 tarihinden itibaren süresi biten ya da bitecek olan Endikasyon Dışı/Yurt Dışı İlaç kullanım onayları 31.12.2023 tarihine kadar uzatılmıştır.
Söz konusu duyuruya göre:
- Endikasyon dışı ve yurtdışı ilaç kullanımlarında reçete ve rapor (sağlık kurulu raporu ve/veya uzman hekim raporu) düzenlemelerinde SGK’nın 23.06.2023 tarihli duyurusu geçerli olacaktır,
- SUT kapsamında 4.1.4 - Reçetelere yazılabilecek ilaç miktarı, c maddesinde ‘’Sağlık Bakanlığı tarafından verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onaylarında, bu onay için süre belirtilmemiş ise rapor yenilenmesinde yeni onay aranmaz. Bu süre hiçbir şekilde 1 yılı geçemez.’’ ibaresi yer aldığından; kullanım onayları uzatmalar dahil toplamda 1 yılı geçmeyecektir. Yurt Dışı ilaç kullanım onaylarında da aynı düzenleme geçerlidir.
Bahsi geçen Duyuru’nun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
14.Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 244)’nde Değişiklik Yapılmıştır
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 244)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 417) (“Tebliğ”) 07/07/2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış ve yayım tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Tebliğ’e göre:
- Taksitli ödemelerde kalan miktarı karşılayacak tutarda kesin ve taksitlendirmeye uygun süreli banka teminat mektubu verilmesi veya devredilen taşınmazın üzerinde 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanuni ipotek tesis edilmesi hâlinde, taşınmaz tapuda hak sahibi adına devredilecektir.
- İdarece taksitli satışlarda, hak sahibinin satın aldığı taşınmaza ilişkin bilgiler ile T.C. kimlik numarası, nüfus bilgileri ve imzasını içerecek şekilde Ek-3’te yer alan belge düzenlenecektir.
- Banka teminat mektubu alınmak suretiyle yapılan satışlarda Ek-3’te yer alan belge, Ek-4’te yer alan yazıyla tapu idaresine bildirilir. Devir tapu idaresince tapu siciline resen tescil edilecektir.
- İpotek tesis edilerek devredilen taşınmazlar için Ek-3’te yer alan belge, kalan taksit tutarını da gösterecek şekilde düzenlenecektir. Bu taşınmazların üçüncü kişilere satılması halinde borcun kalan tutarından alıcıların sorumlu olacağına yönelik tapu kütüğünde gerekli belirtmenin konulması Ek-5’te yer alan yazıyla tapu idaresine bildirilecektir. Devir ve kanuni ipotek tapu idaresince tapu siciline resen tescil edilecektir. Taşınmaz, banka teminat mektubu verilmek veya ipotek tesis edilmek suretiyle hak sahibi adına tescil edilmiş ise, borcun ödenmemesi halinde teminat mektubu veya ipotek paraya çevrilerek kalan borcun tamamı tahsil edilecektir.
Bahsi geçen Tebliğin tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Tebliğde bahsedilen eklere buradan ulaşabilirsiniz.
15.İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmıştır
6 Temmuz 2023 tarihli ve 32240 sayılı Resmî Gazete’de “İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” (“Yönetmelik”) yayımlanmıştır.
Söz konusu Yönetmelik’e göre:
- Yönetmelik; ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden gerçek ve tüzel kişi tacirler ile esnaf ve sanatkârların ikinci el motorlu kara taşıtı alım satım faaliyetlerini, yetki belgesinin verilmesi, yenilenmesi ve iptaline ilişkin usul ve esasları, ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti yapılan işletme, toplu işyeri ve pazarlarda aranan şartları, ikinci el motorlu kara taşıtı alım satımında ödeme yöntemlerini, noterlerin ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin yükümlülüklerini ve Bakanlık, yetkili idare ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin görev, yetki ve sorumluluklarını kapsamaktadır.
- İkinci el motorlu kara taşıtlarının üretici veya distribütör tarafından tavsiye edilen güncel satış fiyatının üzerinde bir fiyattan ilan yoluyla pazarlanması bu maddenin uygulanması bakımından ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti kabul edilecektir.
- İkinci el motorlu kara taşıtlarının üretici veya distribütör tarafından tavsiye edilen güncel satış fiyatının üzerinde bir fiyattan ilan yoluyla pazarlaması 1/1/2024 tarihine kadar yapılamayacaktır.
- İkinci el motorlu kara taşıtı satışına yönelik ilan verilmesine aracılık eden gerçek veya tüzel kişiler, ikinci fıkraya aykırı ilan girişi yapanları ilan yayımlanmadan önce uyarmakla ve anılan fıkraya aykırı ilanlar ile ilan sahiplerine ilişkin tüm bilgileri Bakanlığın taleplerine uygun olarak Bakanlığa iletmekle yükümlüdür.
- Uyarma yükümlülüğü, ilan verene taşıtın üretici veya distribütör tarafından tavsiye edilen güncel satış fiyatı bilgisini ve girişi yapılmak istenen ilan fiyatının bu Yönetmeliğe aykırılık teşkil edeceği bilgisini içerecektir.
- Yönetmelik 15 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Bahsi geçen Yönetmelik’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
16.Gümrük Genel Tebliği (Seri No: 94)’nde Değişiklik Yapılmıştır
Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 94)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 192) (“Tebliğ”) 08/07/2023 tarihli ve 32242 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış ve yayım tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Tebliğ’e göre motorlu kara taşıtlarının serbest dolaşıma giriş işlemleri aşağıda belirtilen gümrük müdürlüklerinden yapılacaktır.
- Sıra No 1: Yeşilköy Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 2: Gebze Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 3: İzmir Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 4: İzmit Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 5: Mersin Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 6: Derince Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 7: Giresun Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 8: Dilovası Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 9: Yalova Gümrük Müdürlüğü
- Sıra No 10: Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü
Bahsi geçen Tebliğ’in tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
17.Beyanları Mahkumiyet Kararında Belirleyici Ölçüde Delil Olarak Kullanılan Tanığın Duruşmada Sorgulanamaması Nedeniyle Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı Yayımlanmıştır
Beyanları mahkumiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin, 2020/21148 başvuru numaralı ve 10.05.2023 karar tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı (“Karar”), 7 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Başvuru, beyanları mahkumiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Katılan M.Y. 4.12.2014 tarihinde elektrik işi yaptığı dükkanının deposunda olduğu sırada olay yerine önceden aralarında husumet bulunan başvurucunun gelerek kendisine demir bir cisimle vurup kaçtığı iddiasıyla kolluğa başvuruda bulunmuştur.
Soruşturmanın tamamlanması üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 03.03.2015 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında katılana yönelik silahla kasten yaralama suçunu işlediği gerekçesiyle kamu davası açılmıştır.
Katılan vekili 03.01.2016 tarihinde Mahkemeye başvurmuş ve dinletmek istedikleri tanıklarının hazır bulunduğunu, bu kişinin celse arasında ifade vermek istediğini bir sonraki duruşmada hazır bulunamayacağını belirtmesi üzerine Mahkeme bu tarihte duruşma açarak katılan vekilinin hazır bulunduğu oturumda tanık dinlenmiştir. Yargılamanın 19.01.2016 tarihli celsesinde dinlenen tanığın ifadesi duruşmada hazır bulunan başvurucu ve müdafiine okunmuştur.
Yargılama sonucunda Mahkeme, katılana yönelik silahla ve yüzde sabit ize neden olacak nitelikte kasten yaralama suçundan başvurucuyu 5 yıl hapis cezasına mahkum etmiştir.
Başvuru; söz konusu tanığın ifadesinin huzurda alınmaması nedeniyle tanığa soru soramadığını, aleyhindeki beyanlarına itibar edilemez noktalarını ortaya koyamadığını, tanığın inandırıcılığı ve güvenirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilme ve tanığı sorgulama imkanı verilmediğini, böylelikle adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Yapılan inceleme sonucunda, Mahkemece söz konusu tanığın tarihi önceden planlanan duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedeni belirtilmeyerek başvurucunun tanık sorgulama imkanından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda yerine getirilmemiştir denmiştir.
Anılan tanığın ifadesinin mahkumiyet hükmünün kurulmasında tek olmasa da belirleyici olduğu ifade edilmiştir.
Hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanı dışında Mahkemece katılanın beyanları ile adli tıp raporlarının dikkate alınmasının ve başvurucu lehine ifade veren diğer tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceğine dair değerlendirme de yapılmasının beyanı belirleyici ölçüde mahkumiyete temel alınan tanığı sorgulama imkanı tanınması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi etmediği belirtilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
18.Meslekten Çıkarılan Personelin Emekli İkramiyesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
2018/37665 başvuru numaralı ve 29.03.2023 tarihli, meslekten çıkarılan personelin emekli ikramiyesine ilişkin Anayasa Mahkemesi (“AYM”) kararı (“Karar”) 07 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Başvuru, emeklilik için yaş şartını sağlamadığı gerekçesine dayanılarak emekli ikramiyesinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, kesin nitelikteki istinaf kararı üzerine temyiz başvurusunda bulunulamaması nedeniyle de hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
Başvurucu, Emekli Sandığında geçirdiği sürenin emekli ikramiyesi ödenmesi için tek başına yeterli olduğunu, buna karşın SGK’nın meslekten çıkarılanlara ödeme yapmak istememesi sebebiyle bazı çalışma sürelerini hesap dışı tutarak emekliliğini iptal ettiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, meslekten çıkarılması sebebiyle emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle ayrımcılığa uğradığını ve emekli ikramiyesi için açtığı davanın sonucunda keyfi olarak emekli aylığının da kesildiğini ifade etmiştir.
Bölge İdare Mahkemesinin idarenin beyanları doğrultusunda karar verdiğini ve gerekli araştırmayı yapmadığını belirten başvurucu, gerekçesiz hüküm kurulmasından şikayetçi olmuştur.
Başvurucu mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Fakat AYM tarafından, emekli ikramiyesinin ödenmemesi bağlamındaki şikayetlerin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirmesi sebebiyle başvurucunun bu kapsamdaki şikayetleri mülkiyet hakkı çerçevesinde incelenmiştir.
Anayasa’nın 35. maddesine (“Madde”) göre:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
Bu Maddeyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsamaktadır.
Madde soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvenceye almaktadır. Fakat bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilmektedir.
Yerleşik Danıştay içtihadı ve başvuruya konu olaydaki koşullar göz önüne alındığında başvurucunun emekli ikramiyesi elde etme yönünde Anayasa’nın 35. maddesi bağlamında somut bir temele dayalı meşru beklentisinin mevcut olduğu kabul edilecektir.
Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin karar verilmiştir.
Başvurucu ayrıca İstinaf Mahkemesi kararına karşı temyiz yolunun kapalı tutulması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine sonucuna ulaşılmıştır.
Bahsi geçen kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
19.Mahpusların Yazdıkları Dilekçelerin Denetlenmesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
07 Temmuz 2023 tarihli ve 32241 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 2019/14946 başvuru numaralı ve 10.05.2023 tarihli Anayasa Mahkemesi (“AYM”) kararında (“Karar”), Ceza İnfaz Kurumunun mevzuat gereği okumaya yetkisi olmayan bir dilekçe üzerinden başvurucuya disiplin cezası vermesinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun yazmış olduğu dilekçelerde yer alan ifadeler nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
Olayda başvurucu, resmi bir kuruma yazdığı dilekçedeki sözleri nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Eğer alınan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları sağlamıyorsa burada Anayasa’nın 26. maddesi olan “VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ihlali söz konusu olacaktır.
Anayasa madde 13’e göre,
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
İfade özgürlüğü mutlak bir hak değildir, nitekim Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında bu hakkın bazı hallerde sınırlanabileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir.
5275 sayılı Kanun’un (“Kanun”) 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında mahpuslar tarafından resmi makamlara gönderilen faks, mektup ve telgrafların denetime tabi olmadığı açıkça düzenlenmiştir. Böylece mahpusların resmi makamlara yazdığı dilekçelere ayrıca bir önem verilmiştir.
Söz konusu Kanun hükmü ile her hükümlünün ceza infaz kurumlarının merkez idaresine, adli makamlara veya diğer yetkili makamlara kapalı zarfla istek veya şikâyette bulunmasına izin verilmesi amaçlanmaktadır. Bu düzenleme ile hüküm giymiş kimselerin herhangi bir baskı ve etki altında kalmadan düşüncelerini resmi makamlara rahatça iletmesinin sağlanmaya çalışıldığı görülmüştür.
Nitekim başvurucu, resmi makam olan Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine itiraza ilişkin bir dilekçe göndermek istemiş fakat Ceza İnfaz Kurumu 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasının açık hükmüne ve yetkisi olmamasına rağmen başvurucunun resmi makama gönderdiği dilekçeyi denetlemiş, başvurucuya disiplin cezası uygulamıştır.
Başvurucunun resmi makama yazığı dilekçeyi denetleyerek dilekçenin içeriği nedeniyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Ayrıca başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Bahsi geçen kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
20.Karayolları Trafik Kanunu’nun 31(2) Hükmünün İlk Cümlesinin İptaline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
11 Temmuz 2023 tarih ve 32245 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi (“AYM”) kararına (“Karar”) göre 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (“Kanun”) 8/3/2000 tarihli ve 4550 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen 31. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Birinci fikranın ... (b) bendine göre araçlarında... takoğraf... kullanmayan ... sürücüler..." ibaresi yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Kanun’un itiraz konusu kuralın yer aldığı 31. maddesi şöyledir:
“Madde 31 – (Değişik: 8/3/2000 - 4550/1 md.)
Araçlarda;
a) Özelliklerine ve cinslerine göre yönetmelikte nitelik ve nicelikleri belirtilen gereçlerin,
b) Kamyon, çekici ve otobüslerde ayrıca takoğraf, taksi otomobillerinde ise taksimetre,
Bulundurulması ve kullanılır durumda olması zorunludur. Ancak, 2918 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki yıllarda üretilen araçlarla, resmi taşıt olarak tescil edilmiş ve edilecek olanlar ile şehiriçi ve belediye mücavir alanı içerisinde yolcu ve yük nakliyatı yapanlarda takoğraf bulundurma ve kullanma zorunluluğu aranmaz. Takoğraf cihazları mekanik, elektronik olabileceği gibi elektro mekanik de olabilir.
Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan gereçleri bulundurmayan, kullanmayan veya kullanılabilir durumda bulundurmayan sürücüler 8.500.000 lira; (b) bendine göre araçlarında taksimete, takoğraf bulundurmayan, kullanmayan veya kullanılabilir durumda bulundurmayan sürücüler 34.800.00 lira para cezası ile cezalandırılırlar. Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse ayrıca, tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir. Aynı bentte belirtilen cihazları bozuk imal edenler veya bozulmasına vasıta olanlar ile bu durumdaki cihazları kullanan araç sürücüleri ve işletenleri üç aydan altı aya kadar hafif hapis cezası ve 526.700.000 lira hafif para cezası ile cezalandırılırlar. Ayrıca (b) bendi hükmüne uygun durumda bulunmayan araçlar trafik zabıtasınca; eksiklikleri giderilinceye kadar trafikten men edilir.”
Söz konusu kararda AYM’nin E. 2017/122 ve K.2017/122[7] sayılı kararına atıf yapılmış ve Anayasa uyarınca kişilere ceza verilebilmesi için hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması ve bu eylemin o kişi tarafından gerçekleştirildiğinin kanıtlanması gerektiği, buna karşın kuralda araç sahibinin hangi eyleminin suç sayıldığının açık bir şekilde gösterilmediği ve araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının ne suretle oluştuğunun da belirtilmediği değerlendirilmiştir. Bu unsurları taşımayan kuralın Anayasa'nın 2. [8]ve 38. [9]maddeleriyle bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
Başvuruya konu kural da kamyon, çekici ve otobüslerde kullanılabilir durumda takograf olmasına rağmen kullanılmadığı durumlarda sürücünün aynı zamanda araç sahibi olmaması hâlinde ayrıca tescil plakasına da aynı miktarda ceza tutanağı düzenlenmesine ilişkindir. AYM’ye göre AYM’nin anılan kararına konu kuralla benzer nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kural yönünden Anayasa Mahkemesinin 12/7/2017 tarihli ve E.2017/122, K.2017/122 sayılı kararından ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural AYM tarafından Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu gerekçeleriyle iptal edilmiştir.
Bahsi geçen Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
21.6292 Sayılı Kanun’un 6(8) Hükmünün Üçüncü Cümlesinin Hak Arama Özgürlüğünü ve Mülkiyet Hakkını İhlal Etmesi Sebebiyle İptaline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (“Kanun”) 6. maddesinin [10](8) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’nın 35. ve 40. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle 11 Temmuz 2023 tarih ve 32245 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi (“AYM”) kararı (“Karar”) ile iptaline karar verilmiştir.
Kanun’un itiraz konusu kuralının (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“(8) Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir. Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir. Tebliğ edilen satış bedeline itiraz edilemez ve dava açılamaz. Peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise satış bedelinin tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar (mandıra, sera, ağıl, kümes vb.) ile sürekli ikamet amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için yüzde onu, diğer yerler için yüzde yirmisi, yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla beş yılda on eşit taksitte, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla altı yılda on iki eşit taksitte faizsiz olarak ödenir. Taksitli satışlarda kalan miktarı karşılayacak tutarda kesin ve taksitlendirmeye uygun süreli banka teminat mektubu verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanuni ipotek tesis edilmesi hâlinde; taşınmaz, tapuda hak sahibi adına devredilir. İdare tarafından yapılan taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan taşınmaz satış sözleşmeleri ile kanuni ipotek sözleşmelerinde resmi şekil şartı aranmaz. Hak sahipliği belgesi; hak sahibinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, imzası, fotoğrafı ve nüfus bilgilerini içerecek şekilde idarece düzenlenir. Düzenlenen hak sahipliği belgelerinin idarece yazılı olarak tapu idaresine bildirilmesi üzerine, devir ve kanuni ipotek tapu siciline resen tescil edilir. İpotek tesis edilerek devredilen taşınmazların üçüncü kişilere satılması hâlinde borcun kalan tutarından alıcılar sorumludur. Bu hususta tapu kütüğünde gerekli belirtme yapılır. Hak sahibi adına mülkiyet devredilmeden yapılan taksitli satışlarda, hak sahibi tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, tahsil edilen tutar hak sahibine aynen ve faizsiz olarak iade edilir.”
Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralın idarece satış bedelinin hatalı hesaplandığının veya emsal taşınmazların bedeline göre yüksek olarak belirlendiğinin ileri sürülmesine imkân tanımadığı, idarenin işlemi aleyhine başvurulabilecek idari ve yargısal yolların kapatılmasının hukuki belirlilik ilkesinin yanı sıra mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2., 35., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
AYM’nin kararına göre, Kanun'un 6. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında hak sahibi olan kişiler belirtilmiş; anılan maddenin (3) numaralı fıkrasında ise hak sahiplerinden (1) numaralı fikra kapsamında olanlara Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, (2) numaralı fikra kapsamında olanlara ise güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde idareye başvurarak 2/B alanındaki taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını talep etme imkânı tanınmıştır. AYM tarafından bu itibarla hak sahiplerine söz konusu hükümlerle tanınan talep hakkının ekonomik bir değer taşıması nedeniyle mülk teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Hak arama özgürlüğü bakımından yapılan değerlendirmeye göre, Anayasa'nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında "Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir." denilmiştir. Anılan hükme göre kişilerin yargı makamları ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel hak ve özgürlüğü ihlal edilen ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin ilgili yargı veya idari merciler nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi hususunda devlete gerekli ve yeterli mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları sağlama yükümlülüğü getirmektedir. Bu çerçevede Anayasa'nın anılan maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, etkili, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanmasını teminat altına almaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 21/4/2022 tarihli ve E.2021/46, K.2022/47 sayılı kararıyla hak sahiplerinin idarenin eş değer taşınmazın satışına ilişkin teklifini kabul etmemeleri durumunda doğrudan satış hakkından yararlanamayacaklarını, başkaca bir talepte bulunamayacaklarını, hak ve tazminat talep edemeyeceklerini ve dava açamayacaklarını öngören 6292 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (13) numaralı fıkrası, idarenin teklifine karşı idari ve yargı mercilerine başvuru yollarını kapatmak suretiyle mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle iptal edilmiştir.
AYM, kuralı yukarıdaki gerekçelere dayandırarak Anayasa’nın 35.[11] ve 40. maddelerine [12]aykırı bularak iptal etmiştir.
Bahsi geçen kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
[1] 2019/1157 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönetmeliği'nin 20 Haziran 2019 tarihli, Birlik vatandaşlarının kimlik kartlarının ve serbest dolaşım hakkını kullanan Birlik vatandaşlarının ve aile üyelerinin ikamet belgelerinin güvenliğini güçlendirmeye ilişkin 3(5) maddesi (OJ 2019 L 188, s. 67).
[2] II – (Değişik: 30/12/2004-5281/11 md.) Sürücü belgesi harçları : Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliğine göre verilecek sürücü belgelerinden bir defaya mahsus olmak üzere;
a) A sınıfı sürücü belgelerinden (A1 ve A2 dahil) (825,70 TL.) (50,00 YTL)
b) B sınıfı sürücü belgesinden (2.489,90 TL.) (150,00 YTL)
c) F ve H sınıfı sürücü belgelerinden (825,70 TL.) (50,00 YTL)
d) Uluslararası sürücü belgelerinden (1.658,80 TL.) (100,00 YTL)
e) Diğer sürücü belgelerinden (4.154,70 TL.) (250,00 YTL) Stajyer sürücü belgeleri ilgili olduğu sınıfa ait harca tâbi tutulur.
[3] VIII – Yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım izin harcı: (Ek : 4/12/1985-3239/96-c md; Mülga : 28/5/1986 - 3293/7 md; Yeniden düzenleme: 31/5/2012-6322/20 md.) 1.Ticari mahiyette olmaksızın, yolcuların kendi kullanımları için yurt dışından getirdikleri alıcısı bulunan verici portatif telsiz telefon cihazları kullanım izni (Söz konusu harç, elektronik kimlik bilgisinin kayıt altına alınması işleminden önce ödenir. Elektronik kimlik bilgisinin kayıt altına alınması için yapılan başvuru sırasında harcın ödendiğine ilişkin belge aranır ve harç ödenmeden kayıt işlemi yapılmaz. Harç ödenmeden kayıt işlemi yapılan ve kullanıma açılan cihazlar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından kullanıma kapatılır. Ödenmeyen harç %50 fazlasıyla ilk kayıt tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanuna göre hesaplanan gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. Bu tahsilat yapılmadan cihaz kullanıma açılamaz.)
[4] 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin dördüncü fikrası :Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, i) Sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri hâlinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarih, ii) İktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında elden çıkarmaları hâlinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutar elden çıkarma tarihi, iii) İktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri veya elden çıkarmamaları hâlinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü, itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılır ve bu tutarlar üzerinden %15 oranında vergi tevkifatı yapılır. Bu fıkra kapsamında tevkif edilen vergiler herhangi bir vergiden mahsup edilemez. Cumhurbaşkanı, tam mükellef sermaye şirketinin paylarının Borsa İstanbul’da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa İstanbul’da işlem gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre ayrı ayrı ya da birlikte, bu oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkilidir.
[5] Türk lirası payına göre farklılaşma
MADDE 10/C – (1) Mevduat ve katılım bankalarının tabi oldukları muhasebe standartları ve kayıt düzeni esas alınarak Merkez Bankasınca belirlenen usul ve esaslara göre bankalarca gerçek ve tüzel kişi için hesaplanacak Türk lirası mevduat/katılım fonunun toplam mevduat/katılım fonu içindeki payına göre 6 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki mevduat/katılım fonu ve kıymetli maden depo hesapları için belirlenen zorunlu karşılık oranlarına ilave olarak zorunlu karşılık tesis edilir. Gerçek ve tüzel kişi için hesaplanan paylardan düşük olanı yüzde 57,00’ın altında kalan bankalar için 5 puan ilave edilir. Bu fıkrada yer alan ilave oran, gerçek ve tüzel kişi için ayrı ayrı ilgili hesaplama tarihi ve öncesindeki son iki hesaplama tarihi itibarıyla hesaplanan Türk lirası mevduat/katılım fonunun toplam mevduat/katılım fonu içindeki paylarından yüksek olanı dikkate alınarak uygulanır.
[6] 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun Madde 43 – (1)Zehirli veya kimyevi maddelerle tıbbî ecza ve müstahzarların müsaadesiz satılması yasaktır. Bunları müsaadesiz satan veya satmak üzere dükkanında bulunduranlar Türk Ceza Kanununun 193 üncü maddesine göre cezalandırılır.
(2) Ancak eczanesi bulunmıyan yerlere munhasır olmak üzere Sağlık ve Sosyal Yardım Vekaletince tesbit ve ilan edilecek müstahzarlar bu hükümden müstesnadır.
[7] Anayasa Mahkemesinin 12/7/2017 tarihli ve E.2017/122, K.2017/122 sayılı kararıyla 2918 sayılı Kanun'un 31. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi, aynı fikranın birinci cümlesinde yer alan "Birinci fikranın ... (b) bendine göre araçlarında taksimetre. ... kullanmayan sürücüler..." ibaresi yönünden iptal edilmiş ve bu karar 15/8/2017 tarihli ve 30155 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
[8] Cumhuriyetin nitelikleri Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
[9] Suç ve cezalara ilişkin esaslar Madde 38 – Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.) Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez. İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir. (Değişik son fıkra: 7/5/2004-5170/5 md.) Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.
[10] Hak sahibi, başvuru ve doğrudan satış
MADDE 6 – (1) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu Kanuna göre hak sahibi sayılır.
(2) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilecek kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler de hak sahibi sayılır.
(3) Hak sahiplerinden birinci fıkra kapsamında olanlar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, ikinci fıkra kapsamında olanlar ise, güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde idareye başvurarak, bu taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını isteyebilirler.
(4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli, rayiç bedelin yüzde yetmişidir.
(5) Başvuru sahiplerinden satış bedellerine mahsup edilmek üzere; belediye ve mücavir alan sınırları içinde olan yerler için iki bin Türk Lirası, dışında olan yerler için bin Türk Lirası başvuru bedeli alınarak ilgilileri adına emanet hesabına kaydedilir.
(6) Hak sahiplerine satış işlemleri idarece, başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır.
(7) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listeleri veya kadastro tutanakları kapsamında kalan taşınmazların satış işlemleri, 1/5/2010 tarihinden itibaren tespit edilen rayiç bedeller üzerinden yapılır.
(8) Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir. Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir. Tebliğ edilen satış bedeline itiraz edilemez ve dava açılamaz. Peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise satış bedelinin yüzde onu, yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla dört yılda sekiz eşit taksitte faizsiz olarak ödenir. Taksitli satışlarda kalan miktarı karşılayacak tutarda kesin ve taksitlendirmeye uygun süreli banka teminat mektubu verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri uyarınca Hazine lehine kanuni ipotek tesis edilmesi hâlinde; taşınmaz, tapuda hak sahibi adına devredilir. İdare tarafından yapılan taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan taşınmaz satış sözleşmeleri ile kanuni ipotek sözleşmelerinde resmî şekil şartı aranmaz. Hak sahipliği belgesi; hak sahibinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, imzası, fotoğrafı ve nüfus bilgilerini içerecek şekilde idarece düzenlenir. Düzenlenen hak sahipliği belgelerinin idarece yazılı olarak tapu idaresine bildirilmesi üzerine, devir ve kanuni ipotek tapu siciline resen tescil edilir. İpotek tesis edilerek devredilen taşınmazların üçüncü kişilere satılması hâlinde borcun kalan tutarından alıcılar sorumludur. Bu hususta tapu kütüğünde gerekli belirtme yapılır. Hak sahibi adına mülkiyet devredilmeden yapılan taksitli satışlarda, hak sahibi tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, tahsil edilen tutar hak sahibine aynen ve faizsiz olarak iade edilir.
(9) Peşin satışlarda satış bedelinin tamamını, taksitli satışlarda ise peşinatı veya taksitleri vadesinde ödememek suretiyle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin doğrudan satın alma hakları düşer. Ancak, taksitli satışlarda, taksit süresinin sonuna kadar ödenmek kaydıyla taksitlerden ikisinin vadesinde ödenmemesi yükümlülüklerin ihlali anlamına gelmez. Vadesinde ödenmeyen taksit tutarlarına 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen oranda gecikme zammı uygulanır.
(10) Hak sahibi olunmasında kanuni halefiyet, hak sahibinin veya mirasçılarının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra noter tarafından düzenlenecek muvafakatname vermeleri hâlinde ise akdî halefiyet hükümleri geçerlidir. Bu fıkraya göre noter tarafından düzenlenecek muvafakatnamelerden 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre elli Türk Lirası maktu noter harcı alınır.
(11) Hak sahibi olmadığı belirlenen başvuru sahiplerine, bu Kanundan yararlanamayacakları gerekçeleriyle birlikte bildirilerek başvuru bedeli aynen ve faizsiz olarak iade edilir.
(12) Bu maddeye göre hak sahiplerine doğrudan satılması gereken taşınmazlardan ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gerekenler ile içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren üç yüz metrelik bant içerisinde kalan yerler hak sahiplerine satılmaz. Bu taşınmazların yerine istenilmesi hâlinde hak sahiplerine, hak sahibi oldukları taşınmazın rayiç değerine eşdeğer öncelikle aynı il sınırları içerisinde bulunan 2/B alanlarındaki taşınmaz, bu maddenin dördüncü fıkrasına göre hesaplanacak satış bedeli karşılığında doğrudan satılabilir.
(13) Hak sahiplerinden idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamazlar, başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar.
(14) Bu maddeye göre hak sahibi bulunmayan veya doğrudan satın almaya ilişkin hak sahipliği kalmayan taşınmazların tapu kütüklerinde yer alan 2/B, kullanıcı ve muhdesat belirtmeleri Maliye Bakanlığının talebi üzerine tapu idaresince terkin edilir ve bu taşınmazlar Maliye Bakanlığınca satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.
(15) Hak sahipliği kalmayan taşınmazların değerlendirilmesi amacıyla, 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin son fıkrası kapsamında kalanlar hariç olmak üzere, üzerlerinde bulunan kişilere ait yapı ve eklentiler; o yıla ait Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapı birim fiyatlarından eksik imalat bedelleri ve yıpranma payı düşüldükten sonra kalan bedeli ilgililerine ödenmek suretiyle yıktırılır veya bu şekilde belirlenen bedel, taşınmazın değerine eklenerek son müracaat tarihinden itibaren üç yıl içinde satılarak satıştan elde edilen gelirden yapı ve eklenti sahiplerine ödenir ve idare tarafından yapıların tahliyesi sağlandıktan sonra ferağ işlemleri gerçekleştirilir.
(16) Bu maddenin üçüncü ve altıncı fıkralarında belirtilen süreleri iki katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
[11] Mülkiyet hakkı Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
[12] Temel hak ve hürriyetlerin korunması Madde 40 – Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.